Gazze, büyük güçler arasındaki çatışmayı nasıl etkiliyor?
71783-e2370e4d-4e9a-4388-8012-73be0451fab1.jpg
Çin öncülüğündeki çok kutupluluk Amerikan döneminin çöküşünü hızlandırırken, Gazze'deki savaş bu dönemi tamamen sona erdirebilir.

İNTİZAR - Bugün Batı Asya'da yaşananlar - Gazze savaşı ve bunun bölgesel yayılımı - son birkaç yıldır ivme kazanan uluslararası dönüşümlerden ayrı düşünülemez. Bugün çok kutupluluğa geçiş, başta büyük güçler olmak üzere çoğu ülkenin karar ve politikalarını şekillendiren temel faktördür.

İsrail'in Gazze'ye yönelik yıkıcı askeri saldırısının zamanlaması, ABD'nin Washington için büyük güç rekabetine olan ilgisinin arttığı bir döneme denk geldiğinden, bu çatışma Batı Asya'nın ötesinde çok daha geniş bir jeopolitik öneme sahiptir. Bu bağlamda ABD, güçlü rakipleri Çin ve Rusya'nın aksine Gazze ve çevresinde çok önemli bir rol üstlenmiştir ve üstlenmeye de devam edecektir.

Çin İnsan Hakları Çalışmaları Derneği tarafından yayınlanan istatistiklere göre ABD, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana meydana gelen 248 silahlı çatışmanın 201'ini başlatmış ve bu savaşlara genellikle ABD liderliğindeki ittifaklar ve/veya vekiller aracılığıyla katılmıştır.

 
On yıllardır Washington, siyasi ve askeri hedeflerine ulaşmak için çok ustaca geniş ittifaklar kurarak, sonra da bu ittifaklara liderlik ederek ve onları yönlendirerek bu çatışmalara öncülük etmiştir. Ancak bu kabiliyet Aralık 2023'te önemli ölçüde değişti ve bu kabiliyette keskin bir düşüşe işaret etti.
 
Yemen'in Ensarallah bağlantılı silahlı kuvvetlerinin Kızıldeniz'de İsrail bağlantılı gemilere yönelik ablukasına yanıt olarak, ABD Savunma Bakanlığı, başlangıçta bu sularda "seyrüsefer özgürlüğünün temel ilkesini korumak için çoğu önemsiz ortaklardan müteşekkil “Refahın Koruyucusu Operasyonu" ismiyle bir koalisyon kurulduğunu duyurdu.
 
İsrail'i korumak mı yoksa deniz hakimiyetini sürdürmek mi?
 
Koalisyon daha en başından sallantıdaydı ve sadece ABD ve İngiltere Yemen'e yönelik askeri saldırılarda aktif olarak yer aldı. Kilit Avrupa ülkeleri Fransa, İspanya ve İtalya'nın deniz ittifakına katılma konusundaki isteksizliği, ABD'nin hem Batılı hem de Batı Asyalı geleneksel ortakları arasında Washington'un müttefiklerini etkili bir şekilde savunma taahhüdü ve kabiliyeti konusunda artan bir şüpheye işaret ediyordu.
 
İlginç bir şekilde, sekizden fazla ülkenin daha koalisyona katıldığı bildirilmiş, ancak Washington ve Tel Aviv ile işbirliği yapmanın potansiyel siyasi sonuçları nedeniyle isimlerinin açıklanmasını istememişlerdir.
 
Pentagon'un Kızıldeniz'de seyrüseferi güvence altına almak olarak ifade ettiği amacın gerçek tehditle örtüşmemesi, ABD'nin eylemlerinin ardındaki gizli amaçları ortaya çıkarmaktadır. Yemenliler sadece İsrail'e ait ya da İsrail'e gidecek gemilerin geçişini engelleme niyetinde olduklarını ve diğer tüm gemilerin geçişinin serbest olduğunu defalarca teyit etmişlerdir.
 
Kısacası, ABD/İngiltere öncülüğündeki koalisyon İsrail askeri güçlerinin deniz kuvvetleri kolu olarak hareket ediyor ve özellikle Babülmendeb Boğazı üzerinden İsrail limanlarına giden gemilerin engelsiz erişimini sağlamaya çalışıyor. Bu, kendi gemileri için ulaşım özgürlüğünü korumak isteyen pek çok devletin arkasında duracağı bir pozisyon değil.
 
Nihayetinde Amerika'nın bu su yollarındaki güç gösterisi, Batı Asya'nın en yoksul ülkesi olan ve savaştan zarar görmüş Yemen'in karşı çıktığı ABD deniz hakimiyetini pekiştirmeyi amaçlıyor.
 
Ulusal Güvenlik Stratejisi 2022'de belirtildiği gibi:
ABD "yabancı ya da bölgesel güçlerin Hürmüz Boğazı ve Babülmendeb da dâhil olmak üzere Orta Doğu'nun (Batı Asya) su yollarında seyrüsefer özgürlüğünü tehlikeye atmasına izin vermeyecek, herhangi bir ülkenin askeri yığınak, saldırı ya da tehdit yoluyla bir diğerine - ya da bölgeye - hükmetme çabalarına müsamaha göstermeyecektir."
ABD'nin 23 Ocak'ta Irak'taki hedeflere yönelik yoğun hava saldırılarının ardından basında yer alan haberlere göre, Iraklı direniş grupları da Yemen'in izinden giderek Akdeniz'deki İsrail limanlarına abluka uygulayacak.
 
Dünyanın önemli su yollarında ABD donanmasının liderliğinin faydası ve yeterliliği giderek daha fazla sorgulanırken, güncel olaylar Washington'un kontrolünden çıkmaktadır. Aynı şekilde, ABD'nin kilit küresel boğazlar üzerindeki kontrolüne meydan okuyan başka zorlu güçlerin ve devletlerin ortaya çıktığı da kabul edilmektedir. İngiliz siyasetçi ve yazar Walter Raleigh'in sözleriyle, "Denizlere hükmeden dünyaya hükmeder." Sana'nın gözetimi altında ABD artık Kızıldeniz ve hatta komşu su yolları üzerinde egemenlik iddia edemez.
 
Gazze savaşının ortasında büyük güç rekabeti
 
Batı Asya'daki mevcut senaryo, özellikle de El Aksa Tufanı ve onu takip eden Gazze savaşı sonrası, Washington'un Çin ile rekabete ve Ukrayna'da Rusya'ya karşı vekalet savaşına odaklandığı bir döneme denk geliyor. ABD istihbarat topluluğunun geçen yılki yıllık tehdit değerlendirmesinde de belirtildiği gibi, bu geçiş stratejik hedefleri şimdiden etkiledi ve başta ABD olmak üzere Batı'nın Ukrayna'ya verdiği destekte keskin bir düşüşe yol açtı. Biden yönetimi, Tel Aviv'in Gazze'deki askeri harekatına karşı dolar için doğrudan rekabet eden Kiev'e yeni bir yardım paketi için Kongre onayı almakta zorluklarla karşılaştı.
 
Batılı liderlerin Ekim ayında Ukrayna'ya yaptıkları ziyaretler sırasında verdikleri güvencelere rağmen, somut bir maddi destek içeriği olmayan açıklamaları geldi ve Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky'yi belirsizliğin içinde bıraktı. Beklenmedik bir şekilde Çin, Kiev'in Pekin'den arabuluculuk görüşmelerine katılmasını açıkça talep etmesi ve ABD'nin de Batı Asya'daki tırmanışı azaltmak için Çin'in arabuluculuğuna açık olmasıyla birlikte, Avrupa'daki bu çatışmada potansiyel bir arabulucu olarak ortaya çıktı.
 
Çinliler, ABD'nin savunduğu Gazze savaşından basit ve yüzünü kurtaracak bir çıkış yolu olmadığının ve çatışmanın bölgesel bir çatışmaya dönüşmesinin ABD'yi Batı Asya'nın derinliklerine ve Asya-Pasifik'ten uzaklaştırdığının farkındalar.
 
Çin Batı Asya'daki varlığını arttırmak istese de bölgedeki pek çok soruna bulaşmamaya özen gösteriyor. Ancak Washington'un Pekin'den İran'ı çatışmaların tırmanmasından alıkoymak için nüfuzunu kullanmasını istemesi, ABD'nin artık bölgedeki "en büyük güç" olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
 
İsrail neden çok kutupluluğa karşı çıkıyor?
 
El Aksa Tufanı Operasyonu'nun ardından ABD'nin İsrail'e verdiği mali ve askeri destek kritik bir aşamaya geldi ve Washington için iki seçenek ortaya çıktı. Bunlardan ilki, savaşın zamanlamasının özellikle kritik bir seçim yılında ABD'nin stratejik çıkarları için elverişsiz olduğu göz önüne alındığında, İsrail'in eylemleri üzerinde bir miktar kontrol uygulamaktır. Washington'daki elit kesimin tercih ettiği ikinci seçenek ise, küresel imajının zedelenmesi pahasına da olsa Tel Aviv'e olan sarsılmaz desteğini sürdürmek.
 
Gazze savaşına yönelik küresel öfkenin devam etmesi ve Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) İsrail aleyhine açılan soykırım davası, Washington'un İsrail'i koruma kabiliyetinin hızla azaldığını göstermektedir. Yine bu durum, küresel güç dengesinin çok kutupluluğa doğru kaydığını ve Amerikan etkisinin yaygın bir şekilde azaldığını yansıtmaktadır.
 
Ancak ABD'nin Gazze soykırımına verdiği desteğin ülke içinde de dramatik yansımaları oldu. Anketler genç Amerikalıların, özellikle de Amerika'nın gelecekteki liderlerini oluşturacak olan üniversite gençliğinin tutumlarında büyük bir değişim olduğunu gösteriyor.
 
Harvard-Harris'in 17 Ocak'ta yayınladığı bir ankete göre 18-24 yaş arası katılımcıların yüzde 46'sı Filistinlilerin maruz kaldığı adaletsizlik nedeniyle Hamas'ın 7 Ekim'deki eylemlerinin haklı görülebileceğine inanıyor.  Aynı anket, aynı grubun yüzde 43'ünün bu savaşta Hamas'ı desteklediğini ve yüzde 57'sinin İsrail'in Gazze'de katliam yaptığına inandığını gösteriyor. Anket sonuçları arasında en şaşırtıcı olanı ise Aralık ayında yine aynı anketörler tarafından yapılan ve genç Amerikalıların yüzde 51'inin İsrail-Filistin çatışmasının nihai çözümünün İsrail'in sona erdirilerek Hamas ve Filistinlilere verilmesi olduğuna inandığı ankettir.
 
İsrail, ABD'nin Batı Asya'daki doğrudan çıkarı olmaya devam ederken, Washington'un Tel Aviv'in güvenliğine olan bağlılığı halihazırda giderek artan bir yük haline geldi ve bunu meşrulaştırmak giderek zorlaşıyor. Bölgenin Direniş Ekseni İsrail'le savaşını yeni ve çoklu cephelerde genişlettikçe, ABD'nin sürekli genişleyen kaynaklarını yeniden tahsis etmesi ve uluslararası rakipleriyle daha uzak coğrafyalarda eşleşmeye odaklanması gerekecektir.
 
Ukrayna, Gazze savaşı ve bu savaşın ABD ittifaklarına, iç politikasına ve Amerika'nın küresel imajına verdiği muazzam ve doğrudan zararla kıyaslandığında bir deneme sürüşüydü. Washington, hiçbiri ideolojik olarak dış politikalarının bir parçası olma noktasında Siyonizm'i desteklemeye yönelmeyen diğer büyük güçlerle rekabet etmek zorunda kaldığı için bu durum İsrail için ölçüsüz bir varoluşsal kriz anlamına geliyor.
 
Muhammed Hasan Sweidan