Lübnan'da patlayan çağrı cihazları İsrail'in daha büyük bir hatasının parçası mıydı?
80257-7e5a2b35-b513-4d38-8732-91bd1974a1d7.jpg
Broşürler daha önceki savaş planlarının bir parçası olabilir mi? Hochstein'ın ziyareti zamanlamada bir gecikmeye neden oldu ama bu değişiklik broşürlerin dağıtımından sorumlu birime iletilmedi mi? Ertesi gün, 17 Eylül Salı günü, Lübnan genelinde yaklaşık 3000 çağrı cihazı aynı anda patladı. Bildirilerin orijinal zamanlaması ile çağrı cihazlarının patlatılması arasında bir bağlantı var mı?
İNTİZAR - Binyamin Netanyahu'nun güvenlik kabinesi, İsrailli yerleşimcileri tarihi Filistin topraklarının kuzeyindeki kolonilerine geri döndürme bahanesiyle Lübnan'a savaş açma planını onayladı.
 
Tarihsel olarak İsrail hükümeti askeri planlarını genellikle kamuoyu önünde tartışmaz. İlk olarak Pazar günü yapılması planlanan güvenlik kabinesi toplantısı, Amerikan elçisi Amos Hochstein'ın gelişinin ardından Pazartesi gününe ertelendi. Görüşmenin ardından İsrail Başbakanı Hochstein'a ABD'ye desteği için teşekkür ettiğini ancak İsrailli yerleşimcilerin Lübnan ile cephe hattında yer alan “sadece Yahudilere ait” kolonilere geri dönmesi için “İsrail'in gerekeni yapacağını” söyledi.
 
İsrailli kaynaklara göre Biden yönetimi, en azından Kasım ayındaki ABD seçimleri sonrasına kadar Lübnan, Yemen ve İran'daki Direniş'i de içine alabilecek daha geniş bir bölgesel çatışmadan kaçınmak isteğini beyat etti. Ancak tüm göstergeler Netanyahu'nun Amerikan taleplerine direndiğini ve hatta savaşı genişletmek için doğru zaman olmadığını düşünen kendi savaş bakanının görüşünü bile dikkate almadığını gösteriyor. Netanyahu'nun savaş hazırlıkları Yoav Gallant'ı görevden alıp yerine ırkçı Yeni Umut partisinden Gideon Sa'ar'ı getirmeyi de içerebilir. Bu durum Biden'ın Hochstein'ı İsrail başbakanını Gallant'ı görevden alması halinde tehlikeli sonuçlar doğurabileceği konusunda uyarması için göndermesine neden oldu.
 
Bu tartışmaların siyasi duruşu ve alışılmadık kamusal niteliği -bir bakanın görevden alınma ihtimali ve askeri harekattan bahsedilmesi- Lübnan'a karşı bir savaş başlatma kararının yakın olabileceğini düşündürmektedir. Dahası, İsrail hükümeti içindeki çekişmeler, İsrail askeri birliklerinin Lübnan sınırı boyunca gerçekleştirdiği “onaylanmamış” eylemlerin sergilediği kafa karışıklığına veya düzensizliğe neden olmuş gibi görünüyor.
 
Örneğin 16 Eylül'de Güney Lübnan'a atılan Arapça broşürlerde bölge sakinlerine evlerini terk etmeleri emrediliyor ve evlerini terk etmeyen sivillerin İsrail'in meşru hedefi haline geleceği uyarısında bulunuluyordu. Ancak kısa bir süre sonra İsrail ordusu resmi bir tahliye emri verilmediğini ve broşürlerin uygun izin alınmadan dağıtıldığını açıkladı. 
 
İzin alınmadığı gibi içi boş bir bahanenin yanı sıra, ordu birlikleri sivillerin tahliyelerini tamamlamaları gereken kesin tarih ve saati (16:00 (13:00 GMT)) içeren broşürleri hazırlayacak baskı makinelerine sahip değil. Broşürler genellikle diğer uzman birimler tarafından cephe hattına getirilir.
 
Bu da akla şu soruyu getiriyor: Broşürler daha önceki savaş planlarının bir parçası olabilir mi? Hochstein'ın ziyareti zamanlamada bir gecikmeye neden oldu ama bu değişiklik broşürlerin dağıtımından sorumlu birime iletilmedi mi?
 
Ertesi gün, 17 Eylül Salı günü, Lübnan genelinde yaklaşık 3000 çağrı cihazı aynı anda patladı.
 
Bildirilerin orijinal zamanlaması ile çağrı cihazlarının patlatılması arasında bir bağlantı var mı?
 
Yukarıdaki iki olay ciddi bir yanlış adıma işaret ediyor ve muhtemelen İsrail'in Lübnan'a yönelik orijinal savaş planlarını raydan çıkarabilirdi. Aslında, bu yanlış hesaplamalar potansiyel olarak “İsrail'in” 7 Ekim 2023'teki güvenlik hatasından daha büyük olabilir.
 
Bu hipotezi tartışmadan önce, çağrı cihazlarına bubi tuzağı kurulmasının İsrail Mossad'ı tarafından düzenlenen en sofistike casusluk operasyonlarından biri olduğunu kabul etmek gerekir; İsmail Haniye'nin Tahran'da öldürülmesinden daha az değil. Ancak yukarıda belirtilenlerden sonra, bu gizli eylemin İsrailli casuslar için ne kadar geniş kapsamlı olursa olsun, büyük olasılıkla bir başarısızlık olduğu sonucuna varmak şaşırtıcı olabilir.
 
İsrail'in terörist saldırısı, aralarında iki çocuğun da bulunduğu 11 Lübnanlının öldürülmesi ve 3000'e yakın kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı. Yönetilen Batı medyasında yer alan haberlerin aksine, ölenlerin çoğu masum sivillerdi, bazıları araba kullanırken diğerleri kalabalık pazarlarda alışveriş yapıyordu.
 
Bu saldırıda “İsrail” sadece sivilleri terörize etmeyi amaçlamadı, bunu her gün yapıyorlar. Çağrı cihazlarının hedef alınması, Direnişçilerin iletişim kanallarının yanı sıra hastaneler ve Sivil Savunma gibi sivil altyapıyı da kesintiye uğratmayı amaçlıyordu. Dolayısıyla, yukarıda bahsedilenlerin en iyi şekilde etkili olabilmesi için, böyle bir operasyonun Lübnan'da normal bir öğleden sonra değil, İsrail'in ilk askeri saldırısı sırasında gerçekleşmiş olması gerekirdi. 16 Eylül saat 16:00'ya kadar Lübnanlı sivillerin bölgeyi boşaltmasını emreden “izinsiz” bildiriler ile tam 24 saat sonra patlayan çağrı cihazları arasındaki ilişki de buradan kaynaklanmaktadır.
 
Özünde, “İsrail‘in 16'sında planlanan bir askeri harekat öncesinde tahliye emrini vermeye hazırlandığı anlaşılıyor. Aynı zamanda çağrı cihazları, savaşın ilk aşamasında, 24 saat sonra, iletişim kanallarını bozmak ve savaşın ortasında karışıklık ve kargaşa yaratmak için patlayacak şekilde programlanmıştı.
 
Ancak, savaşın muhtemelen ertelendiği 16 Mayıs'ta tahliye bildirilerinin yayınlanmasını engelleyemeyen aşırı genişlemiş İsrail ordusu, 17 Eylül'de çağrı cihazlarının erken patlamasını da durdurmadı. Yirmi dört saat içinde ikincisi gerçekleşen bu son ihmal, İsrail ordusu için kaçırılmış stratejik bir fırsat ve İsrail liderliği için de bir başka hata ile sonuçlanmış olabilir.
 
Jamal Kanj