Hz.Lokman ve çocuk eğitimi
IMG_2384 - Kopya - Kopya-crop - Kopya.JPG
"Lokman’ın oğluna yaptığı nasihatler Kur’ân-ı Kerim’de de bir eğitim programı şeklinde geçmektedir ve o öğütlerin hepsi çocukta şahsiyetin oluşması temeline dayanmaktadır..."

"Lokman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Evladım! Allah'a ortak koşma. Şüphesiz şirk, büyük bir zulümdür."

Çocuk eğitimiyle ilgili konular, araştırmacıların dikkatini üzerine toplamıştır ve günümüz toplumunun önemli meselelerinden biridir. Böylece eğitim ve öğretim alanında yeni bir çığır açılmış ve faydalı yeni düşünceler, eğitim merkezlerine sunulmuştur. Çocukların eğitim ve öğretim hususundaki sorunlarının giderilmesi amacıyla kurumlar oluşmuş ve bu bir uzmanlık alanı haline gelmiştir. Araştırmacılar yaşam temellerinin çocukluk döneminde atıldığını iyi bir şekilde anlamışlardır. Aynı şekilde hayatın çeşitli dönemlerinde yani gençlik yılları ve yaşlılık dönemindeki saadet veya bedbahtlığın çocukluk dönemindeki eğitime bağlı olduğu anlaşılmıştır.

İnsan kişiliğinin çeşitli etkenlere bağlı olması ve bu etkenlerin her birinin insan kaderinde önemli bir rol almasıyla birlikte, araştırmacıların görüşüne göre çocukluk dönemindeki eğitimin özel bir yeri vardır ve bunu “hayatın temeli” olarak adlandırmaktadırlar. Çocuğun kalbi ve ruhu ressamın elindeki beyaz bir kâğıda benzer. Bu sayfaya hangi resim çizilirse ömür boyu kalacaktır. Bir mermerin, sanatkârın ellerine teslim edildiğini farz edin. İşini iyi bilen ve usta bir sanatkâr olduğu için o mermer üzerinde aklından onlarca proje geçer. Ancak mermere el atıp onu dünyanın dehalarından birinin heykeli veya zarif bir şey haline getirdiği vakit, bu taşta var olan bütün imkân ve kabiliyetler belli bir şekle girdikten sonra yok olur. Bu taş var olduğu sürece dehanın şekli de onunla birlikte kalıcıdır. Çocuğun hassas ruhu, yaşamının başlangıcında birçok açıdan tıpkı bu işlenmemiş madde gibidir. Her türlü faaliyet ve eğitim için hazırdır. Çocuğun velileri güzel bir şekilde girişimde bulunup onun temiz fıtratı ve değerli duygularını uygun yöntemlerle yönlendirirlerse, kaderini aydınlatmış olurlar. Ancak bu yolda ihmalkârlık eder, yanlış yöntemler ve eğitimlerle onun fıtratını kirletirlerse, şüphe yok ki çocuğun bedbahtlığının ön hazırlığını yapmış olurlar. Öyle ki, yanlış kişiliklerin diğer etkenleri er veya geç onun yaşamında kendini gösterecektir. Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:

“Kuşkusuz ki yetişme çağındaki gencin kalbi ekilmemiş toprak gibidir. Oraya ne atılsa kabul eder.”[1]

Dolayısıyla şöyle diyebiliriz, çocuk beyni bir fotoğraf makinesine benzer. Gördüğü ve izlediği her şeyin fotoğrafını çekmektedir.

 

Ağır sorumluluklar

Bazı babalar sorumluluklarının sadece çocuğun maddî ihtiyaçlarını temin etmekle sınırlı olduğunu ve başka vazifelerinin olmadığını zannediyorlar. Oysaki çocukları ahlak ve iman yönünden yetiştirmek, onların omuzlarında olan en büyük sorumluluktur ve bu sorumluluğu yerine getirmek onların maddî ihtiyaçlarını gidermekten daha önemlidir. İslam dünyasının ikinci şahsiyeti olan Emirülmüminin Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır:

“Babanın evladına verebileceği en büyük hediye, güzel edeptir.”[2]

Babaların bu husustaki görevleri o kadar ağır ve dikkate değerdir ki, imam Seccad (a.s) bu tehlikeli görevi yerine getirmede Allah'tan yardım diliyor ve dualarında şöyle arz ediyor:

“Allah'ım! Bana çocuklarımın terbiyesi, eğitimi ve onlara iyilik etme hususunda yardım et.”[3]

Babaların, çocukları üzerinde itaat etme hakkı varsa, çocukların da onlar üzerinde daha büyük hakları vardır. O da yetiştirme hakkıdır. Yani yaşantının yol ve yöntemini doğru bir şekilde öğretmek ve onun fıtratında gömülü olan insanî değerleri yetiştirmektir. Eğer araştırmacılar bugün çocuk yetiştirmenin ve geleceğin büyüklerini yönlendirmenin önemini keşfetmiş ve toplantılar düzenleyerek, kitaplar ve broşürler yazarak, ahlakî ve ilmî filmler göstererek bu hususta büyük adımlar atmışlarsa da İslam'ın yüce önderleri on dört asır öncesinden gerekli ve aydınlatıcı emirleri vererek, faydalı yönlendirmelerde bulunmuş ve örnek çocuklar yetiştirerek bu hususta etkili adımlar atmışlardır. Araştırmacılar, psikologlar, eğitim ve öğretim üyeleri kendi eğitim programlarını çocuğun gözünü ve kulağını açtığı, bir şeyler anlamaya başladığı andan itibaren uygulamaya geçiriyorlar. Fakat İslam, kapsayıcı programını, çocuğun saadete ulaşması için anne karnına düştüğü andan itibaren başlatıyor. İslam'ın evlilik hususunda yeteri kadar emri vardır. Bu konuda bütün yönlere dikkat etmiş ve eş seçiminde aile kökenine ve asaletine fevkalade önem vermiştir. Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmaktadır:

“Bataklıkta yetişen bitkilerden kaçının.” Maksat nedir? diye sorduklarında ise şöyle buyurdu: “Soysuz ve kötü bir ailede dünyaya gelmiş olan güzel kadındır.”[4]

İslam dinî ilişki anı için bir takım görevler belirlemiştir, bu görevlerin her birine dikkat edilmesi çocuğun saadeti hususunda oldukça etkindir. İslam dinî özellikle sarhoş vaziyette ilişkiyi şiddetle kınamıştır. Çünkü böyle bir ilişkiden dünyaya gelen çocuklar tedavisi mümkün olmayan sinirsel yan etkilere duçar olacaklardır. İslam dinî bu kadarıyla yetinmemiş, hamilelik döneminde ve çocuğun dünyaya gelmesinden sonraki dönemlerde şaşırtıcı bir incelikle çocuk yetiştirmenin bütün yönlerini göz önünde bulundurmaktadır. Öyle ki, babalara evlatları için güzel isim seçmeleri emrini vermiştir. Çünkü isim ve özellikle de çocuğun Allah'a karşı kulluğunu ifade eden bir isim şahsiyet göstergesi olmakta ve psikolojik açıdan da çocuk üzerinde güzel etkiler bırakmaktadır. İslam dinî, doğumdan sonra çocuğun temiz suyla yıkanmasını ve kulağına ezan ile ikame okunmasını emretmiştir. Böylece daha ilk günden kulakları Allah'ın birliğini, peygamberin risaletini ve iyi işlere daveti ifade eden cümlelerle aşina olmaktadır. O dönemlerin insanları bu yüce öğretilerin sırrını anlayamadılarsa da günümüzde bilimin gelişmiş olması bu konunun üzerinden perdeyi kaldırmıştır. İslam dininin çocuk eğitimi konusundaki tavsiyeleri o kadar çoktur ki, burada onların yüzde birini bile anlatmamız mümkün değildir. Ancak ne mutlu ki, günümüzde bu güncel ve değerli konular bilim adamlarının dikkatlerini üzerine çekmiştir. Yazarlarımız ve hatiplerimiz güzel bir şekilde İslam'ın çocuk yetiştirme yöntemleri hakkındaki görüşünü beyan etmektedirler.

 

Çocuğun Kişiliğini Oluşturmak

Çocuk yetiştiren kimseler bilmelidir ki çocuk, tam anlamıyla bir insandır. İnsanlıktan bir şeyi eksik değildir. Ancak onun insanlığı gelişme ve tekâmül halindedir. Eğitmen onun manevî ve fıtrî kabiliyetlerini tedrici olarak değerlendirmelidir. Eğitimin en temel esaslarından birisi “çocuğun kişiliğini ihya etmektir.” Yani çocuğa tam anlamıyla bir insan olduğu ifade edilmelidir. Ardından yetişkin bir insan olarak onunla sohbet etmeli, bilimsel ve toplumsal konuları, doğru ve ahlakî yöntemleri onun düşünce ufkunda açıklamalıdır. Onun sözlerini dikkatle dinlemeli ve yetişkin bir insan gibi onunla sohbet edilmeli ve çocuk hakikati anlayıp kabul edinceye kadar yeterli açıklama yapmaktan kaçınılmamalıdır. Biz burada söylediklerimizin kanıtı olması için önderlerimizin İslamî eğitim yöntemini beyan eden hadislerden bir örnek nakledeceğiz. Bir gün İmam Hasan (a.s) çocuklarını ve yeğenlerini davet ederek onlara hitaben şöyle buyurdu:

“Sizler bugünün çocukları ve yarının büyüklerisiniz. İlim öğrenin ve içinizden kabiliyeti olanlar konuları ezberlesin, dersini yazsın ve gerektiği zamanlarda da onlara başvursun.”

Şimdi İmam Hasan'ın (a.s) çocuklarını nasıl eğitmek istediğine dikkat edelim. O, çocuklarının ilim öğrenmesini istiyor fakat asla şiddete başvurmuyor ve baskıyla onları ders okumaya zorlamıyor. Neden? Çünkü onun etkisi geçici olup sonraları telafi edilemeyecek ukdeler oluşturmaktadır. O, şahsiyet oluşturma konusunda çocuğun ufkunu açıp, geleceğine ümitle bakmasını sağlamış ve ilim öğrenmenin faydalarını açıklayarak sohbete başlamıştır. Amaç pratik olarak gelecek nesillere doğru eğitim yöntemini öğretmektedir.

 

Lokman ve Çocuk Yetiştirme

Lokman'ın oğluna yaptığı nasihatler Kur'ân-ı Kerim'de de bir eğitim programı şeklinde geçmektedir ve o öğütlerin hepsi çocukta şahsiyetin oluşması temeline dayanmaktadır. İmam Hasan'ın (a.s) uygulamış olduğu temelin ta kendisi. Günümüzün medeni ülkelerinin peşinde olduğu yöntemin ta kendisi. Şimdi Lokman açısından en temel konunun ne olduğuna bakmak gerek. Onun açısından bir çocuğun eğitiminde ilk adım neydi ve o programına nereden başladı ve bu temeli nasıl attı? O eğitim programına en fıtrî konulardan yani tek ilaha tapmak ve putları kırmak meselesinden başlamıştır. Hiçbir konu tevhit konusundan daha açık değildir. Herkes yaratılışı üzere bu konuyu anlayabilir ve karmaşık delillere ihtiyaç yoktur. Biz şirkin hakikatini, oluşmasının nedenlerini ve İslam dininin bu konuda beyan ettiği sınırları daha iyi anlaşılması için geniş olarak ele alacağız.

...

 

Üstad Cafer Sübhani

Kaynak: İki Sure Örnek Eğitmen Örnek İnsan (El-Mustafa Yayınları)

 


[1]      Nehcü'l-Belağa

[2]      Müstedreku'l-Vesail c.2 s.625

[3]      Sahife-i Seccadiye

[4]      Kenzu'l-Ummal, c.16, s.300, hadis, 44587