Yemen’in savunma pozisyonundan saldırı pozisyonuna geçişi
suudi-yemen-husi.jpg
Yemen'de yaşanan savaş ile ilgili son gelişmeler, Ensarullah askerleri ve onlarla birlikte Yemen ordusunun tamamının, Suudi topraklarına saldırarak ve Yemen'de bazı sınır bölgelerini kontrol altına alarak, Suudi saldırı güçlerine karşı gerçek bir mücadeleye başladıklarını doğruluyor.

İNTİZAR - Suudi Arabistan, Yemen'de meşruiyeti koruma bahanesi ile başlattığı savaşı çözemeyeceğini çok iyi anlamış gibi görünüyor. Silahsız vatandaşlara düzenlenen hava operasyonlarında, suçsuz binlerce kadın, çocuk ve erkeğin öldürülmesi, Suud ailesinin alnına utanç verici bir kara leke olarak sürüldü. Baskı, diktatörlük, dini radikalizm ve tekfircilik konularında kötü bir sicile sahip olan Suudilerin, Yemen'de işledikleri savaş suçları ile kara lekeleri daha da büyüdü.

Yemen'in köklü bir Müslüman Arap ülkesi olduğu biliniyor. Ülke, dünyanın en önemli deniz yollarından biri olarak kabul edilen Bab el-Mendeb Boğazı'na sahip olması açısından son derece kritik bir coğrafyada yer almaktadır. Birçok gemiye ev sahipliği yapan bu boğaz, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ni birbirine bağlıyor. Mısır'daki Süveyş kanalı ve Basra Körfezi'ndeki Hürmüz geçidi ile olan bağlantısı da Bab el-Mendeb Boğazı'nın önemini artırıyor.

Güzel doğası ve yeşil alanları ile Yemen, Yüce Allah'ın yeryüzündeki cennetlerinden biri olarak görülüyordu. 20'inci yüzyılın başlarında burada petrol bulunduğundan beri, önemi daha da iyi anlaşılmaya başlandı. Ancak Batı'nın uluslararası politikaları Yemen'deki petrol servetini kendi çıkarları için dondurdu. Bu durum tuhaf karşılanmadı çünkü emperyalist kapitalist düşünce, öncelik sırasını politik ihtiyaçları ve sömürgeci hırslarına ulaşmak için belirler.

Uzmanlar tarafından hazırlanan raporlar, Yemen'in petrolünün Suudi Arabistan'ın petrolünden fazla olduğunu gösteriyor. 2012 yılında belirlenen istatistiklere göre, Yemen'in nüfusu yaklaşık 25 milyona ulaştı. Çocuklar ve gençler, bu rakamın yüzde 80'ini oluşturuyor. Bu durum, Yemen halkının genç ve canlı bir toplum olduğunu gösteriyor. Bundan dolayı gelişme, büyüme, ilerleme ve kalkınmak için gerekli olan dinamiklere sahip olmanın yanı sıra, çok büyük zihinsel ve düşünsel yetenekler ile sıkı disiplin özelliğine sahiptirler. Bu durum, 15 Ocak 2012'deki halk devrimine yansımıştır.

Yemen halkı, güçlü bir dini inanca sımsıkı sarılmıştır. İslami değerlerin yanı sıra, iyi ahlaka bağlı olan Yemen halkı, hoşgörülü bir ahlak ile donatılmış, cömertlik, misafirperverlik, cesaret ve takva ile zulme karşı direnmektedir.

Özellikle bu sebepten dolayı, Yemen 20'inci yüzyılın başlarından bu yana şiddetli insani, ekonomik ve kültürel yıkıma maruz kalmıştır. Ülkeyi kuzey ve güneye bölerek parçalayan bir uluslararası oyun politikasının kurbanı olan Yemen geniş bir doğal kaynak alanına sahip olmasına rağmen, yoksulluk, işsizlik ve darboğazlardan dolayı çekilen acılar, ülkenin gelişmesinin önüne set çekmiştir.

Düşünce altyapıları boş temeller üzerine kurulan ve çarpık düşünce yapısına sahip olan Suudi Arabistan rejimi, Yemen ve mücahid halkına karşı yürüttüğü adaletsiz muamelesinde, aşağılık ve alçaklık kompleksi yaşıyor. Vahhabi krallığın politikaları, daima birçok ülkenin sözü dinlenen toplum önderleri ve kabile liderlerini toplumdan kutuplaştırarak satın almaya dayanmıştır.

Kuşkusuz böyle bereketli bir toprağın varlığı da, Suudi rejiminin “meşruiyeti savunmak” bahanesi ile Yemen'e, halkına ve altyapısına karşı vahşi hava saldırıları düzenlemeyi kendisine mubah görmesinin ardındaki sebeptir. 2015 yılında kararlı fırtına operasyonlarına başlayan Suudi Arabistan o günden bu yana, masum insanların hayatına, gelişim, imar, sağlık, bilim merkezlerine ve medeniyeti ile antik tarihine saldırılar düzenleyerek katliamlarına devam etti.

Suudi Arabistan rejimi, kuruluşundan bu yana büyük güçleri ile bilinen mezhepçi bir sistemdir. Bölge tarihinin dikkatlice okumasıyla, vahiy topraklarında Vahhabi tekfirci Suudi rejiminin kurulmasıyla, işgal edilmiş Filistin topraklarında Siyonist rejimin kurulması arasında sıkı bir bağ olduğu gerçeği tespit edilebilir. Bunlardan ilki, İslam adı altında din ve düşünce sapmasının açık örneğidir. İkincisi ise, Yahudilik adı altında din ve düşünce sapmasının açık bir örneğidir.

Yemen'de yaşanan savaş ile ilgili son gelişmeler, Ensarullah askerleri ve onlarla birlikte Yemen ordusunun tamamının, Suudi topraklarına saldırarak ve Yemen'de bazı sınır bölgelerini kontrol altına alarak, Suudi saldırı güçlerine karşı gerçek bir mücadeleye başladıklarını doğruluyor. Yemenliler gelinen noktada Suudi Arabistan'ın çok önemli stratejik merkezlerine bombalı saldırı düzenleme olanağı taşıyor. Halihazırdaki veriler, Yemen'e, halkına ve yaşam merkezlerine saldırı düzenleyen Suudi güçlerinin yaşadığı moral ve motivasyon çöküşünü açıkça gösteriyor. Bu durum Suudi yöneticilerin, akılsız Vahhabi liderlierin yenilgisinin ve Yemenlilerin savaşı bitirmesinin önünü almak için Amerika ve Batı'nın baskılarına acilen ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor.

Yemen'de güç denklemlerinin değişmesinin yanı sıra, IŞİD çetelerinin bölgede kovuşturulması ve Irak, Suriye, Lübnan ve Mısır'da tehlike odaklarının yok edilmesi, “Yüzyılın Anlaşması” bahanesi ile 25 Haziran 2019 tarihinde yüz karası Manama konferansının düzenlenmesinin nedenlerini açıklıyor.

Dolayısıyla, Suudilerin peş peşe aldığı askeri çöküşler, ahmak Suud ailesinin Yemen'e düzenlenen suça bulaşmasının en doğal sonucudur. Gelecek denklemler de kritik sürprizler karşımıza çıkmayacaktır. Son günlerde yaşanan gelişmelerin ardından tüm dünya bu savaşın ne zaman biteceğinin kibirli saldırı güçlerinin elinde değil Yemenlilerin elinde olduğuna tanık oldu.

Hamid Hilmi El-Bağdadi
Kaynak: El-Alem
Çeviri: Merve Soydaş