Trump’ın Hindistan ziyaretinden sonra Müslümanlara karşı tırmanan şiddet
2020226101030995.jpg
Trump, “İslami terör” ile savaşmanın gerekliliğini vurguladığı ve Hintlileri, Müslümanları toplumdan ayırmak için kışkırttığı meşhur konferansını verdikten sonra, Hindistan'da uyuyan dev uyandı ve olayların fitili ateşlendi. Trump'ın kışkırtmaları Hindistan halkına, Müslümanları yakmak, dövmek, katliam yapmak ve camilerini yıkmak dâhil, Müslümanlara istediklerini yapmak üzere bir özgürlük verdi.

İNTİZAR - ABD Başkanı Donald Trump'ın Hindistan ziyareti, ülkedeki dini anlaşmazlıkları tekrar alevlendirdi. Trump'ın ziyareti ve ayrımcı vatandaşlık yasasının çıkarılmasının ardından, aşırılık yanlısı Hindular tarafından Müslüman azınlıklara karşı patlak veren şiddetli saldırılarda çok sayıda Müslüman hayatını kaybetti.

Aşırı Hindu Milliyetçi (Hindutva) adıyla bilinen ve devlet tarafından bir çeşit örtülü destek alan bu fanatik Hindu çeteler, günlerdir Müslümanlara istedikleri her türlü vahşeti uyguluyor.

“Hindustan Times” gazetesine göre, saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı şu ana kadar 50'yi aşarken, saha raporları da Hindistan'ın askeri saldırısı sırasında en az 300 Müslümanın yaralandığını gösteriyor.

Hindistan Başbakanı “Narendra Modi”nin ABD ve Siyonist rejime yakınlığı göz önüne alındığında, Müslümanlara karşı bu katliam, yüksek olasılıkla Tel Aviv tarafından gelen emirle geçekleştirilmiştir.

Hindistanlı efsane lider Mahatma Gandi'yi öldüren örgütün Başbakanlığa taşıdığı lider olduğu bilinen Modi, ayrıca Hindistan'ın Kuzeydoğusundaki şehirlerde Müslümanların öldürülmesine ilişkin dosyaya da bulaşmış görünüyor. Bilindiği üzere Trump'ın Hindistan ziyaretinden çok kısa süre sonra, Yeni Delhi'de Müslümanlar öldürülmeye başlandı.

Hindistan'da bugünlerde sanal ağlarda yayınlanan kan dondurucu fotoğraflar, felaketini boyutunu gözler önüne seriyor. Bu nedenle, Trump'ın ziyaretinden yaklaşık üç gün sonra ortaya çıkan Müslümanlara karşı şiddet eylemlerinin, 1984 yılında Müslümanlar ve fanatik Hindular arasında yaşanan unutulmaz savaştan sonra eşi benzeri görülmeyen sahneler olduğunu söyleyebiliriz.

Trump'ın bu korkunç manzara karşısındaki pozisyonu ise çarpıcıydı. Amerikalı “Los Angeles Times” gazetesi, internet sitesinde yayınlanan bir haberde “Donald Trump, iki günlük Hindistan ziyaretinin ardından, Müslümanlara karşı ayrımcı olan tartışmalı Hint vatandaşlığına dair yeni yasayı kınamayı reddetti” ifadelerini kullandı.

Yeni Delhi'de düzenlediği basın açıklamasında ise, Hindistan'daki dini şiddete yönelik sorulara cevap vermekten kaçınan ABD başkanı sıkıntılı görünüyordu. Trump için, ABD'nin ölümcül silahlarını Narendra Modi'ye satmak, Müslümanlara karşı düşmanca politikaları kınamaktan çok daha önemli gibi görünüyordu.

Bu bağlamda, “Raialyoum” gazetesi konuya dair şu satırlara yer verdi: “Donald Trump, Hindistan ziyaretinde, birkaç bin Hintlinin katılımıyla bir stadyumda düzenlenen “İslami terör” ile savaşmanın gerekliliğini vurguladığı ve Hintliler Müslümanları toplumdan ayırmak için kışkırttığı meşhur konferansını verdikten sonra, Hindistan'da uyuyan bir dev uyandı ve olayların fitili ateşlendi. Trump'ın kışkırtmaları Hindistan halkına, Müslümanları yakmak, dövmek, katliam yapmak ve camilerini yıkmak dâhil, Müslümanlara istediklerini yapmak üzere bir özgürlük verdi. Müslüman nefreti, ülkede halkın arasında Müslümanlara yönelik düşmanlık ruhunu ve ülkedeki dinler ve medeniyetler arası bir iç savaşın fitnesini güçlendiriyor.”

İngiliz “Guardian” gazetesi de, Hindistan'daki son yaşanana felaketlere dair şu ifadelere yer verdi: “Hindistan'ın Kuzeydoğusunda yaşanan çatışmalarda birçok cami yakıldı. Müslümanlar evlerinde canlı canlı yakıldı, nefretleri caddelere kadar taştı ve Müslümanları sokak ortasında şiddetli darbelere maruz bıraktılar. Müslümanların sahip olduğu dükkânlar ve iş yerleri yakıldı, Müslümanlar ile Hinduların barış içinde yaşadığı sokaklarda cesetler bulunmaya başlandı.”

“Guardian” gazetesi çoğu olayda Hindistan polisinin Hintli vatandaşların yanında yer aldığı ya da bu suçları işlerken onlara yardım ettiğini yazdı.

Gazete ayrıca fanatik Hinduların yolda erkekleri durdurduğu ve kimliklerini istediğini, eğer vermeyi reddederse Müslüman olduklarını anlamak için sokak ortasında rencide edici ve aşağılayıcı davranışlara başvurduklarını, Müslüman olduğunu anladıkları anda yoldan geçen vatandaşı dövmeye başladıklarını belirtti.

Bu vahşi saldırıların başlamasından bir hafta sonra, Müslüman cesetleri ortaya çıkmaya başladı. Times gazetesine göre, Yeni Delhi civarındaki kanalizasyon ve atıkların bulunduğu bölgede üç tane Müslüman cesedi bulundu.

Yerel kaynaklar cesetlerin fanatik Hindistanlılar tarafından öldürülmeden önce işkenceye uğradığı ve daha sonra terk edilmiş bölgelerde çukurlara atıldığını açıkladı. Öte yandan ölü sayısının çok daha fazla olduğu tahmin edildiğinden bölgede başka cesetleri arama işlemleri devam ediliyor.

Brüksel, Helsinki, Lahey, Stockholm Dublin, Paris, Berlin, Münih ve Londra gibi çeşitli Avrupa şehirlerinde ve Boston ile New York gibi bazı Amerikan şehirlerinde Hindistan büyükelçiliğinin önünde binlerce kişi toplanarak şiddete karşı protesto gösterisi düzenlediğini gösteren haberle yayınlandı. Göstericiler, şiddet eylemlerinin durdurulması ve suçluların cezalandırılmasını istedi. Ne var ki, Hindistan'ı yöneten BJP'nin son derece fanatik bir parti olduğunu düşünürsek bu talepler yerine getirilmeyecek gibi görünüyor.

Nitekim Hindistan İçişleri Bakanı Amit Shah, “Amerika ve İsrail'in yolunda devam edeceğiz” diyerek bu askeri operasyonları savundu.

Elbette, “Hindutva” adıyla bilinen bu fanatik Hintlilerin, Amerikalıların önlerinde açtığı bu yolun, bekledikleri gibi bitmeyeceğini, kin ve nefret ekerek istikrar ve ilerleme biçemeyeceklerini anlaması gerekiyor.

Burada sorulması gereken asıl soru, sömürgeye karşı Hindistan'ın bağımsızlığı için mücadele veren savaşçıların lideri Mahatma Gandi'nin kültürel mirasını gerçekten bu politikacılar mı aldı?

Son olarak Gandi'nin mücadele günlerinde söylediği şu sözü hatırlatmak istiyorum: “Şiddetsizlik insanlığın en büyük gücüdür ve insanlar tarafından yapılan bir kitle imha silahından daha güçlüdür.”

Kaynak: Al-Waght
Çeviri: Merve Soydaş