Beyrut: “O Ateş ve Duman Tadında Şimdi”
51643-cats.jpg
Lübnan'da yaşanacak gelişmeler, tüm bölgeyi kapsama potansiyeline sahip çatışmalara yol açabilir. Lübnan halkı tehditlere boyun eğmedi; açlıkla, yoksullukla terbiye edilmeye çalışıldı. Lübnan halkı dirençlidir. Mücadeleyi yükselterek bu zorlu koşullardan da mutlaka çıkacaktır.
Guardian gazetesinin 3 Ağustos tarihli geniş bir haberi Lübnan ekonomisindeki büyük çöküşün halkın gündelik hayatındaki etkilerini fotoğraflarla aktarıyordu. Boş caddeler, ekonomik sıkıntılar nedeniyle yaşanan intiharlar, son aylarda yaşanan ekonomik çöküşle alım güçlerinin yüzde 80 azaldığını anlatan emekliler, işsizlikle boğuşan gençler haberin temel unsurları arasındaydı.
 
Ülkenin zaten güçlüklerle boğuşan ekonomisi, iki önemli gelişmeyle çöküş noktasına ilerledi. Petrol talebinde ve fiyatlarındaki düşüşle birlikte, Körfez ülkelerindeki petrol tesislerinde çalışan Lübnanlıların ülkeye aktardığı döviz miktarı ciddi oranda geriledi. Ülkenin en önemli ekonomik faaliyet alanı olan turizmin salgınla yaşadığı çöküş yıkıcı darbeyi vurdu. ABD'nin Suriye'ye yönelik son kapsamlı ekonomik saldırısı olan Sezar Yasası'nın Suriye'yle birlikte en fazla etkileyeceği ülke de Lübnan.
 
İki hafta önce bir Hizbullah komutanının Şam'a düzenlenen İsrail hava saldırısında yaşamını kaybetmesinin ardından gerginlik yükseldi. İsrail Silahlı Kuvvetleri geçen hafta sonu Suriye İsrail sınırında “terörist” bir saldırıyı engellediklerini iddia etti. Yapılan açıklamada, saldırıdan Hizbullah sorumlu tutuldu. Hizbullah yaptığı açıklamada böyle bir saldırı girişiminin yaşanmadığını açıkladı.
 
İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz'ın ofisinden yapılan bir açıklamayla düzeltme yapıldı. Önceki açıklamadan Hizbullah ifadesi çıkarılmış yerine “terörist” ifadesi kullanılmıştı. Dün Haaretz gazetesine konuşan İsrailli yetkililer, saldırı girişiminin arkasında Suriye'deki İran yanlısı milislerin bulunduğu yönünde işaretlerin varlığından söz ettiler.
 
Geçtiğimiz Cuma günü Yisrael Hayom gazetesine konuşan bir İsrailli güvenlik yetkilisi, Şam saldırısı ardından gerginliğin artması üzerine, Savunma Bakanı Benny Gantz'ın İsrail Genel Kurmay Başkanı ve diğer komutanlarla yaptığı toplantıda, Hizbullah'ın herhangi bir saldırı girişiminde bulunması durumunda buna doğrudan Lübnan'ı hedef alan bir saldırı ile karşılık verilmesini istediğini söyledi.
 
Haberi veren gazete, Gantz'ın bu yaklaşımının İsrail'in Hizbullah'a karşı tutumunda bir değişime işaret ettiğini belirtiyordu. Bir başka İsrailli general gazeteye yaptığı açıklamada, “önümüzdeki günler çok kritik, İsrail Silahlı Kuvvetleri herhangi bir saldırıya karşı yüksek alarmda olacak” diyordu. (Gantz Instructs IDF to Bomb Lebanese Infrastructure If Hezbollah Harms Soldiers or Civilians, July 31)
 
Bugün Beyrut'un endüstriyel liman bölgesinde büyük patlamalar yaşandı. Patlamaların kaynağına ilişkin çeşitli iddialar gündeme geldi. Patlamaların yaşandığı bölge Beyrut ekonomisi açısından çok önemli ve Lübnan'ı “taş devrine geri gönderme” tehdidi ise İsrailli askeri ve sivil yetkililerin son yıllarda sıkça dile getirdikleri bir arzu.
 
2017 yılında basına konuşan İsrail İstihbarat Bakanı Yisrael Katz, İran'ın Beyrut'ta füze fabrikaları kurduğunu iddia ediyor ve “2006 Lübnan saldırısında olanlar bugün yapabileceklerimizin yanında piknik gibi kalır. Bir Suudi bakanın Hizbullah'ı Güney Lübnan'daki mağaralarına geri yollayacaklarını söylediğini hatırlıyorum. Ben de size diyorum ki, Lübnan'ı taş devrine geri döndüreceğiz.” diyordu.
 
İsrail'in Haaretz gazetesinden Jack Khoury-Noa Landau ise patlamalarla ilgili haberlerinde, Başbakan Netanyahu'nun 2018 yılında Birleşmiş Milletler'de yaptığı bir konuşmaya dikkat çekmişlerdi. Netanyahu'nun bu konuşmasında, elindeki Beyrut haritasında işaretli olan liman çevresini göstererek “Hizbullah'ın füzeleri burada sivil binalarda depoladığını” iddia ettiğini anımsatıyorlardı. Netanyahu'nun konuşmasında, burayı vurmakla tehdidini gündeme getirdiler. (Several Dead, Hundreds Wounded in Massive Explosion at Beirut Port, Haaretz 4.8. 2020)
 
Patlamanın yarattığı büyük yıkımla ilgili görüntüler ve verilen bazı bilgiler, “taş devrine geri göndermese” de yaşanan patlamaların çok güçlü olduğunu kanıtlıyor. Ölü sayısı 78'e yükseldi ve yaralı sayısı 4000'i geçti.(*) Lübnan Başbakanı'nın eşi ve kızı yaralananlar arasında. Şehrin Elektrik sağlayıcısı devlet işletmesinin merkezi bütünüyle çöktü. İşletmenin Müdürü Kemal Hayek yoğun bakımda. Şehrin pek çok noktasına elektrik verilemiyor. Haberlerde belirtildiğine göre, internet ve telefon hizmetleri büyük ölçüde kesilmiş durumda.
 
İsrail'den yapılan açıklamayla, patlamalarla herhangi bir ilişkilerinin olmadığı belirtildi. Hizbullah'ta bir açıklama yaptı ve patlamalar hakkındaki bazı iddialara yanıt verdi. Patlamaların, Hizbullah'ın silah depolarına yönelik bir İsrail hava saldırısı sonucu gerçekleştiği iddialarının kesinlikle yanlış olduğunu belirtti.
 
İsrail, ABD ve Körfez Krallıkları Lübnan'da uzun zamandır Hizbullah'ın silahsızlandırılmasını hedefleyen istikrarsızlaştırıcı kampanyalar yürütüyor. İsrail Lübnan'a yönelik saldırı tehditlerinde sık sık bu talebi doğrudan dile getiriyor. Hizbullah'ın ülkedeki politik ve askeri etki alanının varlığını tehdit gerekçesi olarak kullanıyor. Suudi dolarlarıyla satın alınmış işbirlikçi çeteler Lübnan'da ABD ve İsrail'in bu hedefi doğrultusunda çalışıyor.
 
ABD'nin ülkedeki bazı politik gruplar, Lübnan ordusu, emniyet ve bürokrasisinde güçlü bir etki alanı bulunuyor. Lübnan Ordusu halen ABD'den ciddi bir ekonomik yardım alıyor. Bu güçlerle Hizbullah arasında bir çatışma yaratma yönündeki hamleler değişik araçlarla denendi. Hizbullah izlediği politikalarla, bu tarz bir çatışmanın yaşanmasını bugüne dek engelledi.
 
Patlamalara limanın yanındaki depolarda bulunan havai fişekler ve amonyum nitratın neden olduğu iddia ediliyor. Lübnan Başbakanı Hasan Diab yaptığı açıklamada, sözü edilen depolar hakkında 2014 yılına giden uyarılar bulunduğunu belirtti ancak yapılacak soruşturma sonucunda gerçekler ortaya çıkarılmadan bir şey söylemenin doğru olmadığını da ekledi. İç İşleri Bakanı, en az bir patlamanın amonyum nitrattan kaynaklandığını ifade etti. Lübnan İstihbarat Başkanı General Abbas İbrahim'de “patlayıcı maddelerin hükümet tarafından” depoda tutulduğunu söyledi. Soruşturma sonucunun beklenmesi gerektiğini belirten general “bir terör saldırısı” olasılığının bulunduğunu da dile getirdi.
 
Lübnan Devlet Başkanı Mişel Avn açıklamasında, Beyrut için iki haftalık olağanüstü hal yönetimi uygulaması ve Çarşamba günü için acil bir kabine toplantısı talebini seslendirdi. Avn, 2750 ton amonyum nitratın gerekli güvenlik tedbirleri olmadan depoda altı yıl boyunca bekletilmesinin “kabul edilemez” olduğunu dile getirdi ve sorumluların en sert şekilde cezalandırılacağını belirtti.
 
Ortaya çıkan büyük yıkımın boyutlarını en iyi, şehrin en büyük hastanelerinden biri olan St. George Hospital'ın bütünüyle kullanılamaz hale gelmesi gösteriyor. Hastane içinde bulunan doktor, hasta, hemşire ve refakatçilerin birçoğu yaralanmış ve hastane tümüyle boşaltılmış durumda. Onkoloji Bölümü Başkanı Dr. Peter Noun, “Bu bir felaket. Ben bunu savaş sırasında bile görmedim” diyor.
 
Yıkım gerçekten büyük ve bilanço zaman ilerledikçe artıyor. Lübnan'a sürekli tehditler savuran İsrail yöneticileri herhalde bundan daha keyifli bir zamanı az bulurlardı. İnsan kaybı ve yıkım büyük ve ülke ekonomisinin can damarı limanın hali zaten çökmüş bir ekonomisi olan Lübnan halkı için çok daha zor günlerin gelmekte olduğuna işaret ediyor.
 
Beyrut'taki New York Times Ortadoğu Bürosu Şefi Ben Hubbard gazetenin konuyla ilgili haberlerinde, her zaman olduğu gibi konuyu bütünüyle çarpıtarak, ülkenin acılı tarihinden söz ediyor. Sürekli olarak, Lübnan'da bir Hizbullah İsrail çatışması yaşandığını vurguluyor. Lübnan'ın yerli işbirlikçiler ve ABD emperyalizminin yardımıyla İsrail tarafından işgal edildiği gerçeğini, Lübnan halkının Siyonistler tarafından katliamlardan geçirildiğini gizliyor.
 
Aynı şekilde, Lübnan'ın öz evlatlarından oluşan Hizbullah'ın sömürgeci işgalciyi müttefiklerinin yardımıyla ülkeden defettiği gerçeğini de gizliyor. Doğal olarak, İsrail'in Hizbullah'a duyduğu düşmanlığın kaynağında bu gerçeğin bulunduğu da gizlenmiş oluyor. Senelerdir devam eden Hizbullah karşıtı operasyonların önde gelen şubeleri bu vesileyle çalışmaya başladı. Lübnan halkının yaşadığı bu felaketi bir fırsata çevirmek için hemen harekete geçtiler.
 
İnsan hakları örgütü Human Rights Watch'un en üst yöneticisi Kenneth Roth'tan Amerika'nın önemli politikacı ve gazetecilerine, patlamanın arkasında Hizbullah'ın bulunduğu yönünde sosyal medya mesajları paylaşılmaya başlandı.
 
Bazı haber kuruluşları, patlamaları IŞİD'in üstlendiği yönünde haberler geçiyor. IŞİD esas olarak ABD, İsrail, Körfez Krallıkları ve Türkiye gibi unsurların sahadaki askerliğini yaptı, böyle bir katliamı gerçekleştirmiş olması şaşırtıcı olmayacaktır. 2013 ve 2014'te Lübnan'a girme girişimlerinin Hizbullah tarafından askeri olarak engellendiği biliniyor. Körfez Krallıklarının ve İsrail'in akıttığı paralarla yürütülen faaliyetler sonunda özellikle Tripoli şehrinde belirli bir tabana sahip olduğu da defalarca ifşa oldu.
 
Lübnan'da yaşanacak gelişmeler, tüm bölgeyi kapsama potansiyeline sahip çatışmalara yol açabilir. Lübnan halkı tehditlere boyun eğmedi; açlıkla, yoksullukla terbiye edilmeye çalışıldı. Lübnan halkı dirençlidir. Mücadeleyi yükselterek bu zorlu koşullardan da mutlaka çıkacaktır. Bölge halklarının birliğinin temelini bölge emekçilerinin ortak mücadelesi oluşturacaktır. Bunun için, “Emekçilerin Birliği-Halkların Kardeşliği” en gür sesle dile getirilmeli, bölgenin tüm mücadele dinamikleriyle ortaklaşmanın yolları bulunmalıdır.
 
Cenk Ağcabay
Umut Gazetesi
 
 
------------------------------------------------------------------------------------------------- 
* Yazının kalemi alındağı saatlerden sonra rakamlar değişti. En az 135 kişi hayatını kaybetti, 5 binden fazla kişi yaralandı ve 100'den fazla kişi ise kayıp.