VAHDETİN KUBBESİ KUDÜS
11.08.2014
Süleyman (a.s)'ın saltanatında, adaletle yükselmiş sutunlarının, merhametle bezenen otağlarla kurulduğu, sarayların bahcesi Kudüs...
İlk kıblesi semavi yakarışların, masumiyetin kutsandığı geceler, örterken zulmun karanlık yüzünü, adanmışlığın tevazunun alemlere inişine şahid olan Kudüs...
Davut (a.s)'ın adalet kılıcıyla zalimlere hakkını verirken, müminler inançı kuşanarak, özgürlüğe susamışlığı ile Calut'un zulüm kalelerini yerle bir ediyordu. Davut (a.s) atası Süleymen (a.s)'ın mirasının kutsanmış gölgesinde, atının üzengisinde kılıcını kaldırarak haykırdı...!
Allah'a güveniyorsanız mutlaka galip olacaksınız...!
Muhakkak Allah'ın hizbi galiptir..
Direniş, Kudüs'ün bütün topraklarında özgürlüğü haykırmalıdır. Ve haykırdı!! Gazze'nin silahları ile direnmesi gibi, asil ve özgürce Şeria da direnişe silahları ile katılmalıdır, zalimler ancak kuvvetten anlar....
Calut can cekişirken Davut'un attığı özgürlük taşının altında, Kudüs Mesih'in nefesinde dirilişe inanıyordu!!
Ve Kudüs insanlğın tevhid mücadelesinde, en kutsal görevini kuşanıyordu, onlarca peygamberin vahdetinde tevhidin kalesini inşaa ediyordu, Süleyman'ın koydugu tugla ile....
Davutlar geliyor Zekeriyyalar, Yahyalar tevhidin kalesine, haktan aldıkları kutsal tuglalarla yükseltiyorlardı, vahdet duvarlarını, zalimler İmran ailesine saldıramasınlar, iffet abidesi Meryem'e iftiralarını ulaştıramasınlar....
Ve Ruhullah kuşanarak rabbınden rahman elbisesini, Meryem (a.s)'ın masumiyet ridasının altında, öyle bir haykırıyordu ki! Ben Allah'ın kulu Meryem'in oglu İsa'yım...
Kudüs vahyin lahuti sesinin aksettiği kubbelerle sarılmış mekan... Yeryüzünden Rabbin makamına acılan kapı Kudüs, bu vadi Rahmanın katından saf saf nazil olanlara şahit olmuş mekan...
Bütün inançların kalbinin attığı gögüs, kalbin tevhidini koruyan kubbe, vahdet...
İsa'nın kapı kapı dolaşarak davet ettiği tevhidin, Yahya'nın her halinde tecelli ettiği vahdet. Zekeriyya'nın tevhid için, Hakk için, Rahman için, Rahim için, İsa (a.s)'ın kundağına sardığı vahdet kuşağına, feda etmiş kendini Yahya, vahdetin korunması icin İsa (a.s)'ın önünde Hüseyin (a.s) gibi siper etmiş gögsünü... Fitne kol geziyorken Kudüs'te...
İsa (a.s) nasıl rahat olsun..,
Havarilerinin içinde bir şüphe bir korku olmasın diye, bedenini tevhid icin kale yapmış, vahdet etmiş yükselmiş ilahi rahmete...
Alemlerin rahmeti nazil oldu.
Alemlere bir gece, etrafını kutsal kıldıgı bu şehre Kudüs'e yönelmiş, sonun ilki olsun bu uğrayış tüm nebiler, tüm resuller, tüm naibler, vasiler gelecek olanın yoluna dökülmüşler, onun için olan nefislerini temizlemek, ona sunabilmek için, sahib olduklarının ondan oldugunu bilen idrakleriyle...
Ademler, İbrahimler, Yakuplar, İshaklar, Süleymanlar, Musalar, Davutlar, İsalar hepsi tevhid için bedenlerini tuglalar yapmışlardı Muhammed (s.a.a)'in vahdetine.
Tevhid ancak Muhammed'in vahdetinde mümkündü hepsi onun imamlığında alemde vahdet oldular Rahmana tevhid oldu.
Binlerce kesret vahdete durdu bir olarak Muhammed (s.a.a)'de...
Yükseldi tek Rahmana tek olarak hakkın huzurunda vahdetin tevhidine, alemde yanlız o varlıgı mutlak olan vardı, her varlık onun varlıgında vahdet olarak meydana gelmektedir..
Kudüs çevresi mubarek kılınan belde, beklenen günün şafağında, bekleneni müjdeleyen onun sabahına kervanı yola koyan, insanlığın özgürlüğü beklenenin zuhrunun alemeti Kudüs'ün kutsal kılınan vahdet duvarlarının yükseltilmesinde olduğunu insanlığa gösteren, İmam Humeyni (r.a)'ın İslam ümmetinin vahdete ulaşacagı ümmetin yeniden, israsına ulaşabilecegini işaraet etmiştir.Kudüs özgürleşene kadar islam toplumlarının insanlığa söyleyeceği hicbir sözü yoktur. İslam toplumları, ümmet olarak Kudüs'te vahdet olarak zalimlere karşı mazlumların kurtuluşunu sağladığında tüm insanlığa kurtuluş muştusundan bahsedebilir... İlahi söz, insanlığın tevhid sarayını vahdet kalesi ile koruyamaz ise, zalimlere karşı asla muzaffer olamayacagını yüce kitabında vahyetmiştir. İntizarına mahbub oldugumuz adalet günün sahibine ulaşmanın gayretinde, İmam Humeyni'nin sancagı teslim ettigi veliyye fakihi müsliminin vahdet sancagının altında tüm kutsallarımızı kurtarmak icin nefsimizin fitnesinden fıtratımızın vahdetine ulaşmalıyız. İslam toplumlarının tevhide ulaşmak icin tüm kutsallarının merkezinde vahdet etmelidirler. Vahdet kalelerini (buryanen mersus) olarak birbirlerine yapışmış tuglalar gibi kuramaz isek, zalimlerin zulumde ulaştıklarıyla bizler sorumlu olacagız...
İslam toplumunun öncelikli meselesi, tevhidi ilkelere baglı vahdeti, peygamberlerin uygulamalarından, masum imamların pratiklerinden ögrenmelidir. İslam dünyasının tüm imkanları varken müstekbir zalimlerin hükmü altında yaşamaları bizzat kendi eksikliklerimizden kaynaklanmaktadır. İslam dünyası, İslam ingılabı gibi büyük bir nimetle muhatab iken, velayeti fakih hukumeti modeli gibi İslamın özunden varolmuş sisteme sahip durumdayken, ilgi ve alakasını nefsinin isteklerine mahkum etmekte, büyük bir gücü kaybetmektedir. Zalimlerin birlikteliği, İslam toplumunun vahdeti bilmemesinden dolayı hakim konumdadır.Zalimler menfaatleri için yaptıkları birlikteliği inanan İslam toplumları imanlarının gereği olan vahdet ilkesine bağlı inançlarını ortaya koyamamaktadırlar.
Vahdet, İslam toplumunun esaslarda yaptığı en üst mutabakattır.
Musa (a.s)'ın, Harun (a.s)'a halkı icin ögütlediği toplumun şirke düşmesinden daha tehlikeli olanı, vahdetin bozulmasıdır. Toplumun birbirlerine düşmesi, kargaşa ve toplumun icerisinde etnik, dini, mezhebi, fikri çatışmaların ortaya çıkması, şirke düşmesinden daha kötüdür.Bunu anlamak ve inancımızın gereğini Harun (a.s) gibi ortaya koyma durumunda İslam toplumunun Kur'an kaynaklı inancından bahsedebiliriz.
Kudüs'ün ve Kabe'nin kurtuluşu,
İslam toplumunun yeniden var olması ve ümmete dönüşmesi, Kur'an'a dayalı öğretiden, resullerin örnekliğinde, imamların pratiğinde, ilahi vahyin rızasında, veliyyi fakihi müsliminin rehberliginde olacak. Tevhid inancının ilkesi, vahdetle mümkündür.