Hamas’ın Suriye Muhalefeti ile İmtihanı
14.02.2015
Hamas’ın Suriye Muhalefeti ile İmtihanı
Bismillah
Hamas’ın Suriye muhalefeti ile imtihanını yazmaya niyetlendiğim fakat bir türlü vakit bulamadığım bugünlerde, 12 Şubat’ta Timetürk internet sitesinde ‘Hamas İran Eksenine mi Kayıyor?’ (1) başlıklı editör masası imzasıyla yayınlanan yazıyı okuyunca, bu konuyu ele almanın tam zamanı diye düşündüm. Her ne kadar bu konu, mayınlı alanda dolaşmak anlamına gelse ve yanlış anlaşılmalara müsait olsa da, ümmetin fitne girdabında boğuştuğu bu hassas dönemde sorumluluktan kaçmanın da doğru olmadığı kanaatindeyim.
Gazzeli kaynaklarla görüşülerek hazırlandığı ifade edilen bu yazıda, çok çarpıcı gerçeklere dikkat çekilmiş. Fakat bazı önemli konular da teğet geçilmiş.
Yazıda geçen ve üzerinde ilk olarak değerlendirme yapacağım şu ifade oldukça çarpıcı ve yürek burkucu: “Bugün Suriye'nin pek çok bölgesinde dahi ulaşılabilir olan pek çok ihtiyaç maddesi ya da enerji kaynağı hali hazırda Gazze için hâlâ lüks. Gazze'nin kendine yetebilir su kaynağı, işsizler ordusunu istihdam edecek iş sahası ya da sağlık malzemelerini istediği zaman temin edebileceği bir sınır kapısı yok. İki milyona yakın Gazzeli hiçbir geri dönüşüm sistemi bulunmayan ve büyük kısmı hala mülteci kampı statüsünde olan bölgelerde yaşamakta.”
Suriye’de iç karışıklık çıkarılmaya başladığında ve bu işin belki de on yıl süreceği ortaya çıktığında bendenizi endişelendiren en büyük konulardan biri, ümmetin ve insanlığın en büyük derdi olan Filistin ve Kudüs meselesinin geri plana düşeceği ve zaten büyük maddi sıkıntılar içinde yaşamakta olan Müslüman halkların hem Suriye hem de Gazze’ye para yetiştirmekte zorlanacağı meselesiydi. Maalesef korktuğum başımıza geldi. Suriye meselesinin karmaşık siyasi yönü ve kutuplaşmalar nedeniyle halkımız Suriyeli mültecilere beklenen yardımı yapmadı. Yapılan yardımlar da Gazze’nin hakkından kısılarak yapıldı. Halbuki ümmetin ve milletimizin ilk önceliği Filistin ve özelde de Gazze olmalıydı. Siyasilerimizin ve alimlerimizin bir çoğu, ümmetin önceliklerini tespit etme noktasında yine sınıfta kaldı. Sakın yanlış anlaşılmasın, bu ifadelerimle Suriyeli mültecileri görmezden gelelim ve onlara yardım yapmayalım demek istemiyorum. Gelinen bu noktada elbette ki onlara da yardım yaptık ve yapacağız da, fakat Siyonist ve emperyalist projenin farkına varamadığımızı ve güvenilir dini ve siyasi rehberlerin yol göstericiliğine itibar etmediğimizi de kabul etmek durumundayız. Öte yandan Asya ve Avrupa ülkelerinden Gazze’ye doğru havadan, karadan ve denizden çıkması planlanan bir çok yardım konvoyu projesi de Suriye’de çıkarılan iç savaş dolayısıyla askıya alınmak zorunda kaldı. Ayrıca şu anda Gazze için kampanyalar düzenleyen yardım kuruluşlarımızın hesapları dolmuyor, neden acaba? Bunu iyi düşünelim. Bu süreçte yardım kuruluşlarımızın da kampanyalarında aşırı derecede siyasi söylemler kullanmaları ayrı bir handikaptı. Bunu da başka bir yazıda ele alacağız inşallah.
Suriye’de 5. yılına giren insanlık trajedisini ve yaşanan iç savaşı görmezden gelmek ve üzülmemek imkansız. Bilindiği gibi bu ülkede iç savaş, fitne ve kaos başladığından beri Suriye’de mülteci durumuna düşen halka yönelik insani yardımlar özellikle savaşın kışkırtıcısı olan Suud, Katar, Kuveyt ve diğer ülkeler tarafından aralıksız olarak devam ettiriliyor. Filistin halkının ve özellikle de Gazze’nin on yıllardan beri devam eden mazlumiyeti konusunda kılını bile kıpırdatmayan veya kıpırdatsa bile bunu Filistin direnişinin kazanımlarını çalmak için yapan körfez şeyhlikleri Suriye konusunda oldukça cömert davranıyorlar. Çünkü Suriye’de devam eden savaşta onların tek amacı, bölgede on yıllardan beri Siyonist İsrail’e karşı direnen eksene zarar vererek emperyalist efendilerinin rızasını kazanmak. Eğer bu şeyhlikler insani yardım konusunda samimi olsalardı bugün Filistinlilerin özelde de Gazzelilerin yaşadığı sıkıntıların büyük çoğunluğu halledilmiş olurdu. Fakat maalesef söz konusu ülkeler tarafından Suriye muhalefetine yapılan insani ve askeri yardımlar 1948 yılından beri Filistin, Ürdün, Mısır, Irak, Suriye ve Lübnan’daki mülteci kamplarında çok ağır şartlarda sürgün hayatı yaşayan milyonlarca mazlum Filistin halkından ve özellikle de Gazzelilerden ve onların bağrından çıkmış olan direnişten esirgenmiştir.
Söz konusu yazıda dikkatimi çeken bir başka paragrafta şu oldu: “Belki bu problem gözünüze fazlasıyla maddi görünüyor olabilir. Belki bu problemden ötürü HAMAS'ın İran'la ilgili en hafif tabirle 'Orta yollu' açıklamalar yapması size ‘Para yüzünden Müslümanlar satılır mı?’ dedirtiyor olabilir, fakat gerçek bu. HAMAS'ın Gazze'deki mevcut kuşatma şartlarına kaç yıldır dayandığını unutmadan şunu söylemeliyiz: Hali hazırda HAMAS'a hâlâ düzenli nakit para aktaran güçlerden birisi İran. Biz kabul etsek de etmesek de Gazze'de günlük yaşamın devam edebilmesi bir anlamda bu paraya bağlı. Belki aylık birkaç milyon dolar haber metnine yazıldığında Gazze için küçük ve önemsiz bir miktar gibi görünüyor olabilir, fakat abluka altındaki Gazze'nin ayakta kalabilmek için bu paraya bile ihtiyacı var.”
Bu değerlendirmeyi kaleme alan arkadaşların da çok iyi bildiği gibi İran, Filistin’e ve özellikle de Gazze’ye sadece para değil aynı zamanda askeri ve siyasi destek de vermektedir. Bugün İran, Filistin davasını siyasi olarak desteklemekten vazgeçse ve Kudüs’ün kurtarılması idealinden taviz verse, ABD’nin üzerine haksız bir şekilde bloke koyduğu bu ülkedeki milyarlarca dolarına ve mal varlıklarına kavuşur ve ayrıca üzerinde var olan ambargo baskısı da büyük ölçüde ortadan kalkar. Bu arkadaşların yazısının sonunda yer alan şu cümleler esasında meselenin can alıcı noktalarından birini oluşturuyor: “On yıl önce birkaç kilometre menzilli roketlerle direnişi yeni bir merhaleye taşıyan HAMAS'ın askeri kanadı bugün Müslümanların istisnasız ‘ortak düşman’ olarak gördüğü İsrail'in dokunulmaz gördüğü Tel Aviv'i istediği zaman vurabiliyor. Sünni dünyanın son on yılda bu Gazze'de bu gelişmeye paralel bir destek sunduğunu söylemek mümkün mü? Ya da Mursi'nin kısa iktidarı hariç Gazze'ye Sünni dünya üzerine düşen yardımı sağlayabildi mi?”
Arkadaşlar açık olarak yazmasalar da esasında şunu söylemek istiyorlar: Bugün eğer Kassam Tugayları ve Kudüs Seriyyeleri Tel Aviv’i vurabilecek füze teknolojisine sahiplerse bu, İran İslam Cumhuriyeti’nin sayesindedir.
Evet işte bütün gerçek bu! Rahmetli İmam Humeyni ve onun yolunu takip eden İmam Hamaney Filistin direnişini samimane bir şekilde ve ne pahasına olursa olsun destekleme azminde olmasalardı , Siyonist düşmana karşı bugün hâlâ sapan taşlarıyla direniliyor olacaktı.
Bir de hem İslam dünyasındaki bazı İslamcı grupların, Selefilerin ve özellikle de İhvan’ın içindeki İran karşıtı cephenin anlamak istemediği mesele şu: Başta Hamas, İslami Cihad ve FHKC olmak üzere Filistinli birçok direniş grubunun lider kadrosu İran’ın Filistin ve Kudüs konusunda ne kadar ciddi ve kararlı olduğunu yakından bilmektedir. Bu kadroların büyük çoğunluğu Ayetullah Hamaney’i rehber olarak kabul etmekte ve onun emirlerine uymaktadır.
Bendeniz bir önceki yazımda da İhvan ve Hamas içerisinde İran, Hizbullah ve Şia alerjisi olan bazı şahısların bulunduğunun Seyyid Hasan Nasrallah tarafından dile getirildiğini yazmıştım. (2) Söz konusu Selefi zihniyetli kişiler Hamas liderlik kadrosunun son aylarda İran ve Hizbullah’la yaptığı görüşmelerden ve karşılıklı olarak yayınlanan sıcak mesajlardan çok rahatsız oldu. Bu yüzden Halid Meşal’in yakın zamanda yapacağı İran ziyaretini gölgede bırakmak için özellikle sosyal medya aracılığıyla aleyhte kamuoyu oluşturmaya ve bazı Hamas yetkililerini İrancılıkla suçlamaya başladılar. İhvan içerisindeki bu kanat Halid Meşal’i Suriye devrimini(!) para karşılığı satmakla bile suçladı. Buna sert tepki gösteren Hamas içerisindeki duyarlı liderlerden biri olan Besim Naim ise, “Suriye muhalefeti, kendi halkına yıkım ve sefaletten başka bir şey getirmemiştir.” demek zorunda kaldı. (3)
Hatırlanacağı üzere Mısır’da ‘La Mübarek’ devrildikten sonra Kahire’de bir camide minbere çıkarak İhvan mensuplarına seslenen Filistin Başbakanı İsmail Haniye’nin eline bir ‘Özgür Suriye Bayrağı’ tutuşturulmuştu. Spontane gelişmiş gibi gözüken bu hadise, esasında İhvan içindeki Suriye yönetimi muhaliflerinin planlı bir girişimiydi. Haniye’nin, halkın devrim duygularının en üst seviyede olduğu o anda söz konusu bayrağı eline almaması mümkün değildi. Bu durum, Hamas’ı yıllarca Şam’da misafir ve himaye eden Suriye yönetimine karşı dengeli bir siyaset izlemeye çalışan hareketi siyasi olarak zor durumda bırakmıştı. Zaten bu hadiseyi planlayanlar da bunu istiyorlardı. Onlara göre, Hamas hareketi Suriye yönetimine karşı net bir cephe almalıydı. Böylece Hamas’ın İran İslam Cumhuriyeti ve Hizbullah’la olan bağı da yavaş yavaş gevşeyecekti.
Kahire benzeri senaryoları biz başta İstanbul olmak üzere ülkemizin değişik şehirlerinde yapılan gösterilerde de müşahede ettik. Adını zikretmeyeceğim bazı İslamcı sivil toplum kuruluşları Gazze gösterilerinde ve hatta Mavi Marmara’nın yıl dönümünde yapılan yürüyüşlerde bile milletin eline ‘Özgür Suriye Bayrağı(!)’ tutuşturmayı ve alakasız bir şekilde Suriye gündemli kışkırtıcı sloganlar attırmayı ihmal(?) etmediler. Aklın devreden çıkarıldığı ve tezviratın havada uçuştuğu o duygusal atmosferde aziz milletimiz, söz konusu İslamcı grupların profesyonelce yaptığı algı operasyonunu göremedi. (Dileyen okuyucularıma Burhan Kavuncu ağabeyimizin Suriye muhalefeti ile ilgili verdiği bilgileri okumalarını öneririm.) (4)
Hassas bir dönemden geçtiğimizi her halde herkes kabul ediyordur. Öyleyse hangi mezhep, meşrep ve siyasi görüşe sahip olursak olalım Hamas’ı ve diğer direniş gruplarını haksızca eleştirip onların üzerinde gereksiz baskı yaratacak söz ve davranışlardan kaçınalım. Devletten örgütlere kadar tüm siyasi organları aklamak ya da karalamak yerine onları anlamaya çalışalım. Eğer Siyonist Rejim karşısında tüm direniş gruplarının güçlü olmasını ve zafer kazanmasını istiyorsak özellikle Hamas –İran ve Hizbullah arasına fitne sokmaya değil onları birbirine daha bir yaklaştırmaya gayret edelim.
Bu duygularla Siyonist çete karşısında tek vücut olan vahdet ve velayet eksenli tüm direniş gruplarının liderlerini ve onlara gönül verenleri selamların en güzeliyle selamlıyorum.
1)http://timeturk.com/tr/2015/02/12/hamas-iran-eksenine-mi-kayiyor.html#.VNzI7PmsWGM
2)http://www.kudusgunu.com/yazar.php?YID=18
3)http://www.kudusgunu.com/hamas-liderinden-suriyeli-muhaliflere--suriyeye-yikim-ve-sefaletten-baska-bir-sey-getirmediniz--_h5613.html
4)http://rasthaber.net/iranin-ipiyle-kuyuya-inilmez-diyen-suriye-muhalefeti-batinin-ipiyle-kuyuya-indi/