Neydi 90’lar? – 2
5.12.2015
90'lı yılların İslamcılar ve Kürtler açısından nasıl yaşandığına dair genel çerçeveyi önceki yazıda çizmeye çalışmıştım. Burada da 90'ların önemli aktörlerinin konumlarına dikkat çekerek o günlerin ve o günlerden bugünlere geliş sürecinin anlaşılmasına ve sonraki yazıda da günümüz aktörlerinin 90'lardan bugüne değişim sürecini ele almaya çalışacağım.
30 yaş ve altı genç neslin, yakın tarihimiz açısından ve bugünün anlaşılması için bilinmesi gereken 90'lı yıllardan çok da haberdar olduğu söylenemez maalesef. Dolayısıyla hatırlamada fayda olduğunu düşünüyorum.
1990 – 2000 yılları arasındaki on yılda tam 10 hükümet kurulmuş. Her yıl bir hükümet kurmuşuz yani. 6 başbakan, 10 hükümet on yıla sığdırılmış. Bu sürede iki de cumhurbaşkanı (Turgut Özal ve Süleyman Demirel) görev yapmıştır.
Yıldırım Akbulut bir, Mesut Yılmaz üç, Süleyman Demirel bir, Tansu Çiller üç, Necmettin Erbakan bir, Bülent Ecevit bir kez başbakanlık yapmış.
Türkiye’nin yakın tarihinin en hareketli ve en kirli ilişkiler ağının geliştirildiği bu yıllar tam anlamıyla kaos, kriz ve karanlık yıllarıdır. Binlerce faili meçhulun, binlerce yerleşim yerinin yakılıp yıkıldığı, yüzbinlerce insanın göç etmek zorunda kaldığı, binlerce hak gaspının yaşandığı, muhalif kesimlere yönelik adeta sürek avına çıkıldığı yıllardır.
Burada özellikle İslami kesime yönelik devlet /asker odaklı , medyanın sopa olarak kullanıldığı süreci ve sürecin önemli aktörlerini kısaca hatırlatacağız. Önemli toplumsal muhalif kesim olan Kürtler ise başka bir yazının konusu olarak ele alınması gerek.
Dönemin ünlü ve nüfuzlu aktörlerine gelince;
Tugut Özal; Serbest piyasa ekonomisi ve ABD yardımlarıyla Türkiye’de değişim rüzgarları estiren başbakan ve cumhurbaşkanı. Askere karşı sivil kanadı temsil etti. Kürt sorununu en tepeden telaffuz eden ilk devletlü. 93 yılında şüpheli bir şekilde cumhurbaşkanı iken öldü.
Süleyman Demirel; Ülkenin 50 yıllık tarihinin en önemli siyasi figürü. 6 Defa gidip 7 defa geri gelmiş. Her iklime uyum sağlamayı başarmış biri. Bu dönemin tüm kirli ağlarına vakıf ve tüm sırlarını beraberinde götürerek dönmemek üzere son kez gitti.
Tansu Çiller; Demirel’in yetiştirmesi. 3 kez başbakanlık koltuğuna oturdu. Dil sürçmeleri ve gaflarıyla meşhur. En çok faili meçhuller onun dönemlerinde yaşandı. Jitemvb devlet içi karanlık çeteleşmeler onun döneminde oldukça ‘başarılı’ organizasyonlara imza attı. Dönemin genelkurmay başkanı ve içişleri bakanı ve ekibi ile oluşturduğu ‘devlet düşmanları’ listesindeki isimlerin infazlarını ‘Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir.’ sözü ile savunmuş ve ‘devlet sırrı’ perdesine bürünerek yalısında emeklilik günlerini yaşamakta.
Doğan Güreş; Çiller döneminin genelkurmay başkanı. Sınır ötesi (Kuzey Irak) kara operasyonlarını yönetti. Büyük çaplı ve defaatle gerçekleştirilen her operasyondan sonra pkk’nin bir kez daha kökünün kazındığını ondan öğreniyorduk.
İsmail Hakkı Karadayı; Dönemin genelkurmay başkanlarından. Kenan Evren’den sonra akademisyenleri ve gazetecileri toplayıp hizaya getiren, planların uygulayıcıları olarak görevlendiren muktedirlerden. 28 Şubat için “Bin yıl sürecek.” İddiasının sahibi.
Çevik Bir; Dönemin kudretli generali genelkurmay 2. başkanı. Genelkurmay bünyesinde oluşturduğu Batı Çalışma Grubu ile askeri alanda ve devlet kurumlarında çalışanların fişlenip raporlanması, eşi örtülü olan ve namaz kıldığı tespit edilen veya herhangi bir cemaate mensup olanların işten uzaklaştırılmasında en önemli rolü oynadı ve oynattı.
Mehmet Ağar; Dönemin emniyet genel müdürü ve iç işleri bakanlarından. Devlet içindeki mafya, polis, asker çeteleşmesi ve faili meçhul her taşın altından ismi çıkan zat. “Duvardan bir tuğla çekecek olursam hepimiz bu duvarın altında kalırız.” Vecizesiyle sırlarını ifşa ettiği halde, devlet için şerefle hizmet edenler listesinin başlarında yer aldı. Göstermelik ve ısmarlama ‘cezaevi’ koşullarında bir süre misafir edildi.
Mesut Yılmaz; Turgut Özal’ın siyasete kazandırdığı brütüs. 3 kez başbakanlık yaptı. Özelleştirme ve ihalelerdeki yolsuzluklar ile akla gelmekte. (Türkbank, Korkmaz Yiğit). Budapeşte’de yediği yumruğun ve kırılan burnunun sırrı hala çözülmüş değil. “Siyasi hayatım pahasına da olsa bu yasayı meclisten geçireceğim.” Dedi ve İmam Hatipleri kapatan 8 yıllık eğitim yasasını meclisten geçirdi.
Kemal Gürüz; Dönemin YÖK başkanı. Üniversitelerde başörtülü öğrencilerinin yılmaz avcısı. 28 Şubat sürecinde askerler ile omuz omuza İslami kesimin üzerine acımasızca saldırıları, ve akademi dünyasında İslam kokan personel temizliği ile meşhur zat.
Kemal Alemdaroğlu; Dönemin İstanbul Üniversitesi rektörü. Kemal Gürüz ile adeta ruh ikizi rolünü oynadı. Yardımcısı Nur Serter ile kurduğu ikna odalarında yüzlerce genç kızın üzerinde psikolojik test ve taktikler deneyerek ve fişleyerek eğitim alanından uzaklaştırdı.
Necmettin Erbakan; Bir yıllık başbakanlık dönemine ses getiren aynı zamanda sonunu hazırlayan projelere (D8) imza attı. 28 Şubat darbesi ile etrafı topyekun kurum ve kuruluşlarla kuşatılarak siyasi linç ile iktidardan uzaklaştırıldı. Partisi kapatılarak siyasi yasaklı hale getirtildi. Bu dönemde kurduğu iki partisi de (Refah Partisi – Fazilet Partisi) hukuksuz şekilde kapatıldı.
Recep Tayyip Erdoğan; Türkiye onu 1994 İstanbul belediye başkanlığı seçimlerindeki sürpriz başarısı ile tanıdı. Necmettin Erbakan’ın yetiştirdiği en önemli siyasi figür oldu. İslami camianın dönemdeki sembol ismi oldu. Belediye başkanlığındaki başarılarına rağmen 90 ların devlet ruhu ve aklı onu sindiremedi ve topyekün linçe maruz kaldı. İslami kesimin mağduriyetinin de simgesi oldu. Zorlama bir mahkeme kararı ile görevden alınarak cezaevine kondu ve siyasi yasaklı hale getirildi. Ancak egemenlerin planları tutmadı ve halkın öfkesi ve şartlar birkaç yıl sonra kendisini ülkenin en güçlü egemeni haline getirdi.
Vural Savaş; Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı. Mesaisinin önemli bir kısmını Refah Partisi’ni kapatmaya ve Erbakan hükümetini devirmeye adadı.
Nuh Mete Yüksel; Dönemin DGM (Devlet Güvenlik Mahkemesi) savcısı. Yolu DGM den sıkça geçen Kürtler ve İslamcılar iyi tanır kendilerini. İlk başörtülü vekil Merve Kavakçı için fezleke hazırlayıp meclise gönderdi. İddiaları daha sonra Fazilet Partisi’nin kapatılmasına dayanak oldu.
Bülent Ecevit; Dönemin son başbakanı. Mecliste başörtülü ilk vekile yönelik “Bu hanıma haddini bildirin!” diyecek kadar nezaketi ile meşhurdu. Öcalan’ın Kenya’da kendilerine tesliminden sonra ‘Bize neden teslim ettiler anlayamadım’ diyerek şaşkınlığını dile getirmişti. En yakın çevresinin ‘tedavi komplosuna’ maruz kalarak sağlığını kaybetti ve hüzünle veda etti.
Hikmet Uluğbay; Dönemin Milli Eğitim bakanlarından. 8 yıllık kesintisiz eğitim yasasının yürürlüğe girmesinden kısa süre sonra çenesinin altından ateşlediği kurşun alnından çıktı ancak ölmedi ve tedavi olup iyileşti. İntihar girişimi sır olarak kalmaya devam ediyor.
Ahmet Cem Ersever; Jitemin kurucularından. Kendisini mikroplara karşı ACE olarak tanıtmayı seviyordu. Bazı arı kovanlarına fazla çomak sokmuş olmalı ve ağzı gevşek olunca kısa süre sonra içeriden yöntemlerle susturuldu.
Mahmut Yıldırım; Nam-ı diğer Yeşil. Kim olduğu ve akıbetinin ne olduğu hala meçhul. Hatta bir dönem var mıydı yok muydu tartışması bile yaşandı. Yüzlerce faili meçhul ile ismi anılmaya devam ediyor.
Yukarıda sayılan başlıca aktörlere eşlik eden dönemin medyasına gelince. Asker, emniyet, yargı ve parti mekanlarında hazırlanan senaryo ve planlara uygun haberler bulmak, gerektiğinde üretmek ve hedef olacak kişi ve kuruluşları ilan etme ve yıpratma görevi medyaya verilmişti. Bu görevin lokomotifliğini de ana akım medya ya da merkez medya diye isimlendirilen Aydın Doğan (Hürriyet – Milliyet- Kana D…) ve Dinç Bilgin (Sabah ve ATV) grupları yapmaktaydı. Allah için verilen görevleri layıkıyla yerine getirdiler, haklarını yememek lazım. Yan gruplar da yok değildi. Show, Star vs…
Sonraki yazıda 90 dan 2015 e İslamcıların serüvenine değinerek konuyu toparlayacağız inşallah.