Gerçek bir vatansever: Olsi Jazexhi
21.09.2020

Her ikisini de kaleme alanın Arnavut olması dışında, Türk milli marşı ile Arnavut milli marşının ortak noktası nedir diye sorulsa, “vatanseverlik ve şecaate verilen büyük önemdir”, denilebilir. Bu marşlar halkların vatana, vatan için ayağa kalkmaya ve vatana yönelen her türlü tehdide karşı göğsünü siper etmeye dair hissiyatını eşine az rastlanır bir güzellikte tasvir eder. Yalnız Türk milli marşından farklı olarak Arnavut milli marşı “hain”i de tanımlar. Arnavut milli marşına göre “ancak hain olarak doğan birisi savaştan kaçar”, “Gerçek bir adam savaştan korkmaz ve şehit olur.” Bana tüm bunları çağrıştıran ise Arnavut vatansever Olsi Jazexhi tarafından Arnavutluk’ta yürütülen vatan mücadelesidir.

Bilindiği üzere 1912’de Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Arnavutluk o tarihten bu yana pek çok badire atlatmış ve bu bağımsızlığı koruma gayretinde olmuştur. Ne var ki, Soğuk Savaş’ın nihayete erdiği dönemde Arnavutlar talihsiz bir şekilde Amerikan mandasına girmiş ve bir süre sonra Arnavutluk, idaresi Amerikan elçisinin iki dudağı arasından çıkacak sözlere bağlı bir ülkeye dönüşmüştür. Bugün Balkan coğrafyasının her yerinde Arnavut kelimesi Amerikan mandası ile aynı anlamı taşır hale gelmiştir. Bunda elbette genelde Slav özelde Sırp milliyetçiliğinin, Yunan baskısının ve Rusya’nın tutumunun büyük etkisi vardır ama her halükarda mevcut durumun Arnavut ruhu ile uyuşmadığı da ortadadır. Ekseriyetle Müslüman olan Arnavutlar komşu halklardan gelen düşmanca tutumu Amerikan desteğiyle sonlandırmak isterken, maalesef milli karakterlerini de hiçe saymışlardır. Bu tutum ne düşmanlarının arzularını sona erdirmiş ne de Arnavutlara bir mevzi kazandırmıştır. Yakınımızdaki halklarla ilgili durum bu iken, Amerika’nın talimatı ve baskısıyla Arnavutluk, başına yeni bir belayı da sarmış, Amerikan taleplerine hayır diyemeyen Arnavut hükümeti ve siyaseti İran İslam Cumhuriyeti’nin silahlı mücadele yoluyla yıkılması için çalışan terör unsurlarını Arnavutluk’ta barındırarak, ülkeyi terör kampına çevirmiştir.

Yakın zaman evvel izlediğim bir videoda Halkın Mücahitleri Örgütü'nden (İngilizcede "Mujahedin-e Khalq" şeklinde yazıldığından Batılı kaynaklarda "MeK" veya "MEK" olarak anılmaktadır) Gulamali Nerimi isimli eski bir terörist İran İslam Cumhuriyeti'nin nasıl zalim bir rejim ve örgütün ise nasıl barışsever olduğunu anlattıktan sonra Dr. Olsi Jazexhi'yı İran'daki İslami nizamın etkisinde ve hatta ajanı olmakla suçlamaktaydı. Terör örgütünün tarihini bilenler için Gulamali Nerimi'nin propaganda çalışmasının bir değeri olmasa da, bilmeyenlerin dikkatine şu hususları sunmak gerekiyor:

      1- Halkın Mücahitleri Örgütü Marksizm'in temel kabullerini İslam'ın ilkeleriyle karıştırıp kendi kendine yeni bir yol icat ettiğini söyleyen ve bu anlamıyla ne Marksist ne de İslamcı sayılan bir düşünce yapısına sahiptir. Bu örgütün kadroları henüz İran'dan atılmadan evvel de İslam dininin kutsal kitabı Kuran'ı, Hz. Peygamber'in sözlerini ve diğer dini kavram ve metinleri Marksist ideolojiyi açıklamak ve böylelikle üye devşirmek amacıyla kullandıkları için çokça eleştirilmiştir.

      2- Halkın Mücahitleri Örgütü gerek İran İslam İnkılabı sürecinde gerekse Şah rejiminin yıkılmasından sonra "devrimci şiddet" bahanesine sığınarak çok sayıda sivil İranlıyı katletmiştir. Bu örgütün İran içindeki suikastçılarının İslam devriminin öncü isimlerine yönelik cinayetlerinin sayısının binden fazla olduğu bilinmektedir. Örgüt, İslam İnkılabı'nın ilk yıllarında özel koruma talep etmeyen İranlı siyasi figürleri öldürmek suretiyle İslami nizamın çökertilmesi için çalışmıştır.

      3- Halkın Mücahitleri Örgütü Irak'taki Saddam Hüseyin rejimi tarafından İran'a karşı başlatılan ve İran İslam Cumhuriyeti'ni yıkıp Arap bölgelerini İran'dan kopararak Irak'a katmayı amaçlayan savaşta Irak lehine casusluk faaliyetleri yürütmüş ve daha da kötüsü ilerleyen yıllarda Saddam Hüseyin adına kendi halkına karşı savaşa dahil olarak binlerce asker ve sivil İranlıyı katletmiştir. Örgüt tek bir saldırıda 3.500 İran askerini öldürmekle halen övünse de bu teröristlerin Saddam'ın tankları üzerinde attıkları zafer naralarıyla İran şehirlerini işgal etmeleri ve Kürt bölgelerinde kimyasal silah kullanmaları İran halkının zihninden silinmemiştir. İran halkı bu teröristleri vatanın düşmanı ile işbirliği yapan hainler olarak görmektedir.

      4- Halkın Mücahitleri Örgütü İran - Irak Savaşı sonrasında da Saddam Hüseyin'in Kürtlere ve Şiilere karşı kullandığı terör araçlarından biri olmaya devam etmiştir. Kürt ve Şii bölgelerindeki Saddam Hüseyin rejimi karşıtı gösterilerde ve sonrasında gelen ayaklanmalarda Halkın Mücahitleri Örgütü'ne mensup teröristler barışçıl göstericilere karşı silahlı saldırılar düzenlemiş ve ardından gelen katliamlara iştirak etmiştir.

      5- Halkın Mücahitleri Örgütü 1970'lerde Tahran'da öldürdükleri üç Amerikalı yetkili ve üç Amerikalı sivil sebebiyle Amerika tarafından da terör örgütü kabul edilmesine rağmen Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra Irak'ta koruma altına alınmış, İranlı makamların vermiş olduğu uluslararası garantilere rağmen örgüt üyeleri İran'a teslim edilmemiştir. Amerika kendisinin de terörist kabul ettiği bu şahısları Cenevre Sözleşmesi çerçevesinde "korunacak kişiler" kapsamına alabilmek için gayret göstermiş, örgütün hukuki statüsünü terör örgütünden Irak'taki "düşman kuvvet"e çevirmiş ve böylelikle uluslararası terör örgütü mensupları "savaş tutuklusu" haline gelmiştir. Bu durum Amerika'nın teröre karşı savaşının ikiyüzlü bir bahaneden ibaret olduğuna, kendi amaçları doğrultusunda kullanacağı "özel bir topluluk" oluşturduğuna dair uluslararası kanıyı güçlendirmiştir.

      6- Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra Halkın Mücahitleri Örgütü Amerika'ya Saddam'ın Baas rejiminin kalan unsurlarına karşı birlikte savaşma teklifinde bulunmuş ve terör örgütü ile Amerika öncülüğündeki koalisyon arasında 2003 tarihinde bir ateşkes düzeni oluşturulmuştur. Önce kendi halkına ihanet eden terör örgütü asli destekçisi olarak gördüğü Saddam Hüseyin'in Sosyalist temelli Baas rejiminin yıkılmasının ardından rejimin yer altına çekilen unsurlarına da ihanet etmiştir.

      7- Halkın Mücahitleri Örgütü'nün örgütten ayrılarak, kendilerine af garantisi veren İran İslam Cumhuriyeti'ne veya geldikleri ülkelerdeki evlerine dönmek isteyen üyelerini tehdit ettiği, pasaport ve benzeri kimlik kartları ile seyahat belgelerine el koyduğu hususları uluslararası raporlara da yansımıştır.

      8- Amerika terör örgütü üyelerinin hukuki statüsünü izah ettiğimiz şekilde değiştirdikten sonra Cenevre Sözleşmesi hükümlerine göre onları üçüncü bir ülkeye transfer etme imkanı bulmuş ve bu talihsiz ülke maalesef Arnavutluk Cumhuriyeti olmuştur. Arnavutluk, Amerika'nın Kosova ve diğer Arnavut bölgelerindeki faaliyetleri karşılığında Amerikan hükümetine kayıtsız şartsız destek verdiğinden, hukuki statüsü kağıt üzerinde değiştirilmiş özünde terörist ve hain bir yapı olan Halkın Mücahitleri Örgütü üyelerini tüm unsurlarıyla birlikte kabul etmiştir. Başlangıçta bu teröristlerin İran İslam Cumhuriyeti'ne yönelik faaliyette bulunmalarına izin verilmeyeceğine dair garanti veren Arnavutluk hükümeti süreç içinde örgütün piyonu haline dönüşmüş ve Arnavutluk terör örgütünün başına buyruk hale geldiği bir üs olmuştur.

Arnavutluk hükümeti Amerika'nın baskılarına boyun eğip önce kendi ülkesine ve sonra da sığındığı ve İran'a karşı birlikte saldırdığı Irak'ın Saddam rejimine ihanet etmiş bir terör örgütüne hiç kimsenin sorgulayamadığı bir kamp sağlamış olsa da, Arnavut milli marşını özümsemiş vatansever Arnavutlar Arnavut hükümetinin bu tutumunu onaylamamaktadır. Dr. Olsi Jazexhi ve onunla birlikte hareket eden akademisyen ve gazeteciler kendi halkına ihanetin Arnavut ruhuyla bağdaşmadığı, Arnavutların hainlerin savunucusu olamayacakları ve hainlerin Arnavut topraklarında barındırılamayacağı gerçeğini her platformda ısrarla dile getirmektedirler. Onların bu kaygısı ve mücadelesi vatansever Arnavut halkının vicdanında yankılandığı için terör örgütü gerek Dr. Olsi Jazexhi'yı gerekse diğer akademisyen ve gazetecileri alenen tehdit etmektedir. Hatta bu hainler Amerika'dan aldıkları güçle, Arnavutluk hükümetine Dr. Olsi Jazexhi'nın susturulması ve cezalandırılması için talimat vermeye de cüret etmiştir.

Amerika, Amerika'nın Tiran elçisi ve Halkın Mücahitleri Örgütü Tiran'ın Arnavut toprağı olduğunu ve Arnavutluk hükümetinin de nihayetinde Arnavut halkının sesine kulak vermek zorunda kalacağını aksi halde halkın öfkesinin sadece Manza Kampı'nı değil hükümeti de silip süpüreceğini bilmelidir. Yine, bu hainleri topraklarımıza yerleştirenler diaspora Arnavutları olarak bizlerin anavatanımızı savunma iradesine sahip olduğumuzun farkında olmaları gerekmektedir. Tıpkı Türkiye'mizin İstiklal Savaşı'nda olduğu gibi Arnavutluk'un yeniden kurtuluşu için de göğsünü siper etmeye hazır "adam"lar olduğunu elbette göreceklerdir.

Hainleri ülkemizden kovmak, Arnavut topraklarını yeniden tertemiz kılmak için girişilecek bu mücadelede yer alacak "adam"lara selam olsun...