İNTİZAR VE MUNTEZİR
30.05.2014

‘İntizar’ kelime sözlük anlamıyla beklemek anlamındadır. ‘Muntezir’ ise bekleyen.  İmam-ı Zaman’ı beklemek veya bekleyen olmak. Biz, bu kavramlardan ziyade işin mahiyetini ve hakikatını kavramakla mükellefiz. Bir şeyi beklerken, hele ki beklenilen şey değerliyse,  gelecek olan misafir kıymetliyse, yerinde oturulup beklenmez, kalkıp hazırlık yapılmalı, ev silinip süpürülmeli, mekan temiz tutulmalı, ona doğru hareket edilmeli, O, istikbal edilmeli, zira gelecek olan sıradan biri değildir.

İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:  İmam Zaman’ın (as) zuhurunu beklemek, zuhura doğru hareket etmek ve ‘Mev’ud’un’ (vaadedilen) hedefleri doğrultusunda davranmaktır, bu beklemenin kendisi bizzat ‘Ferec’ sayılmaktır. (Bahr-ul Envar c.2, s.145)

İntizar (beklemek), zemine hazırlamaktır, müntezir (bekleyen)’in ilk vazifesi ise, beklenilene (İmam Mehdi af.) marifet peyda etmektir. Hakkında bilgi edinmek, konumu bilmek ve ona karşı sorumluluklarını bilmek, muntezirin marifetten sonra en öncelikli vazifesidir.

Resul Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor: ‘’Kendi zamanının imamını tanımadan ölen kişi, cahiliye ölümü üzerine  ölmüştür.’’ Demek ki marifet esastır. Sonra zemine hazırlamak, amade olmak, sadece dilimizle değil, kalbimizle, tüm yüreğimizle, amelimizle, ahlakımızla, sosyal yaşam tarzımızla ve her şeyimizle amade olmak; intizarın kendisi, muntezirin vazifesidir.

İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ‘’Al-i Muhammed’in  (a.s) hükümeti muhakkak kurulacaktır; öyle ise Kaim’in (as) yaren ve sahabelerinden olmak istiyorsan dikkatli olmalı, takvalı ve erdemli olmalı, insani iyi ahlakla donanmalı ve ardından Al-i Muhammed (s.a.a) Kaim’ini (a.s) zuhurunu beklemeli.’’

Muntezirin görevlerinden biri de, gaybette olan (gözle görülmeyen) munciye alem (alemin kurtarıcısı) olan İmam-ı Zaman’ın (a.f) zuhuru için kendini bilgiyle donatmak, kendini ıslah etmek ve hazır olmaktır. Yüce yaratıcımız Kur'an Mecid’inde şöyle buyuruyor: “Andolsun ki; zikirden (Tevrat'tan) sonra Zebur'da, yeryüzüne salih kullarımızın varis olacağını, yazdık.” (Enbiya suresi, Ayet- 105). Öyle ise İmam Mehdi’nin (a.s) gerçek müntezirleri, Allah’ın seçkin ve Salih kulları olarak güçlü imana sahip olan ve kendi hedefleri doğrultusunda tekliflerine amel edenlerdir.

Müntezirin teklifinden uzaklaşması, sorumluluklarını terk etmesi, intizar yolunda gevşeklik göstermesi, kısacası vazifeden uzaklaştığı her adım, İmam-ı zaman (a.f)’in zuhurunun ertelenmesine sebebiyet vermektedir. Ve işlenen zulmün ortadan kalkmasına  engel olmaktadır. Konumuzun daha iyi anlaşılması için basit bir misal vermek istiyorum.

Bir mahalle düşünün, yetkililer sokağın aydınlatılması için sokak lambası takıyorlar. Mahalle sakinlerinin çocukları yetkililerin aydınlatma için taktıkları lambayı taşlayıp kırıyorlar, bir süre sonra yetkililer yenisini getirip takıyorlar, bir daha kırıyorlar ve bir daha getirip takıyorlar. Bu kırma takma işi on bir kez tekrarlanıyor, yetkililer, mahalle sakinlerinin aydınlatma lambalarının kadir, kıymetlerini bilmediklerinden yenisini takmıyorlar. Lambaların kadir kıymeti bilinene kadar karanlıkta kalmaya mahkumdurlar. Bu misalden varmak istediğimiz şu; birincisi insanlar, İmamların (a.s) kadir kıymetini bilmediler ve Allah azze ve cel’de son imamı gaibe çekti. İkincisi; insanlar karanlıktan kurtulmak istiyorlarsa, gelecek olan son İmamın gelişine zemine hazırlayıp, kadir kıymetini bilip, bir daha kırılmaması için gözü gibi sahip çıkmalıdırlar. Yani kısacası İmam-ı Zaman’ın (a.f) zuhuru bizlerin elindedir.

Ehlibeyt imamları (as), yeryüzünü aydınlatan kandiller gibidirler, insanlığın karanlıklardan kurtaran kandiller. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.a) şöyle buyuruyor:  “Yıldızlar yeryüzü ehli için güven kaynağı olduğu gibi, Ehl-i Beyt’im de yeryüzü ehli için (ihtilaftan) kurtulma vesilesidir.” Müstedrek’üs- Sahihayn, c. 3, s. 149; es-Savaik’ul-Muhrika (İbn- i Hacer), s. 68 ve Kenz’ül- Ummal, c. 6, s. 217.)

Bu kandillerin sonuncusu olan İmam Mehdi (a.f), yeryüzünü zülüm ve adaletsizlikten arındırıp, onun yerine adaleti ikame edecektir. Öyleyse zulmün ortadan kaldırılması ve adaletin bir an önce ikame olması için yani zuhurun bir an gerçekleşmesi için herkes görevini takati ve gücü nikbetince ifa etmelidir.

Daha iyi bir gelecek için umutla hazırlığın diğer adıdır intizar. Mevcut durumdan rahatsız olup onu bertaraf etmek için daha iyi bir durumun gerçekleşmesini isteyen kişinin adıdır ‘muntezir.’ Umutların tükendiği anda yeni umutların doğduğu andır ‘intizar.’ O Hazretin zuhuru için maddi ve manevi olarak kendini donatıp, en üst düzeyde fikirsel olarak amade olan kimsenin adıdır ‘muntezir.’

Sözlerime İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyyid ali Hamenei’nin ferec ve bekleyenlerin şartları konusunda ki şu beyanatıyla son veriyorum: Sahib-u Zaman’ı (a.s) bekleyenler, insan geleceğinin aydınlanması, zulüm ve saldırganlık döneminin sona ermesine umut bağlıyorlar; küresel sömürü ele başlarının zulüm ve komploları da bekleyenlerin gönlündeki umutları söndüremezler. Hüccet’i (Hz. Mehdi) (a.s) bekleyenler, zulüm, isyan ve saldırganlık döneminin bir gün sona ereceği ve Hakk’ın gücünün tüm yolsuzluk ve suiistimal unsurları yok edeceğinden şüpheleri yoktur. Bizler, Mev’ud (vaad edilen) Mehdi’nin (as) zuhur etmesi ile düşünce ve insan aklının her zamankinden daha yaratıcı olacağını, dünya çapında barış ve güvenliğin tamamen sağlanacağına inanıyoruz ve biz dünyanın böyle bir hedef dönemine her gün daha da yaklaşması için çalışmamız gerekiyor. Vesselam…