Ümmetçilik mi, milliyetçilik mi?
11.09.2015
“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletten ayrılmaya yöneltmesin. Adaletli davranın; bu takvaya daha yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah sizin işlediklerinizden haberdardır.” (Maide-8)
“Ey insanlar! Gerçekten biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi boylar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Hiç şüphesiz Allah katında sizin en yüce olanınız, takvaca en ileride olanınızdır. Hiç şüphe yok Allah her şeyi bilendir, haberdar olandır.” (Hucurat-13)
Peygamberimiz(s.a.a)’in Veda Hutbesinden:
"Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız ondan en çok korkanınızdır.”
İslam dini ırkçılığı kesin bir ifade ile lanetlemektedir, Rasülallah (s.a.a) şöyle buyurdular:
Kavmiyetçilik davasına kalkan, onu yaymaya çalışan, bu dava yolunda mücadeleye girişen bizden değildir." Hadisi şerifin beyanı çok açıktır. Kim kavmiyetçilik yaparsa Resulullah'ın (S) tarafında değildir.
Bir başka hadiste şöyle buyurmuşlardır:
"Kim cahiliyye davasında, kavmiyetçilikte bulunursa cehenneme iki dizi üzerine çökmüş demektir.” Dediler ki:
"Ey Allah'ın Resulü, oruç tutsa, namaz kılsa da mı?"
"Evet," cevabını verdi;
"Oruç tutsa da, namaz kılsa da." Buyrulmuşlardır. (Müstedrek, c-4, s- 298)
İslam, ırkçılığı bu kadar net bir şekilde ret etmektedir. Aynı şekilde kavmiyetçiliği, milliyetçiliği şiddette reddetmiş, hiçbir kavmin diğerine karşı bir üstünlüğünün söz konusu olmadığını açıkça beyan etmiştir. Irkçılık belası toplumları yakıp kavuran, bir birine düşürüp kırdıran ve bir birlerine düşman eden insanlık tarihinden günümüze uzanan en büyük hastalıktır. İslam’ın ana hedefi insanlığın barış, huzur ve saadet içerisinde kulluk bilinciyle yaşamasını sağlamaktır. Irkçılık bunun tam aksine kavmin veya kendi milliyetinin huzurunu herkesten daha öncelikli kılmaktadır.
Velayet inancına sahip olan bizler şunu net bir şekilde bilmeliyiz ki, Velayet, coğrafyalar üstü ve milliyetler üstü bir akidedir. Velayetin son halkası olarak beklenen İmam (a.f), belirli bir coğrafya veya milliyeti muhatap almayacaktır. Onun hedef ve misyonu İslamı ve adaleti tüm insanlık için tüm yeryüzüne hakim kılmaktır. Böylesi yüce bir dava ve misyonu olan bir mektebin mensupları olarak, coğrafi ve milliyet belasından sıyrılıp aynı hedefi takip ederek, bu kutlu davayı yeryüzüne taşımayı vazife bilmelidirler. Çünkü bizler bir coğrafyanın veya bir milliyetin değil yeryüzün varisleriyiz.
“Biz ise, yeryüzünde zayıf düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz.” (Kasas-5)
Velayet dostları şunu da iyi bilmelidirler ki, coğrafyaları ve sınırları çizen Allah azze ve cel değildir. Halkları bir birinden ayrıştırıp düşman kılmak için, ülke ülke sınırları çizenler emperyalistlerin kendileridir. 200 yıl önce İngilizlerin Ortadoğu ve özelikle de İslam ülkeleri için çizdikleri bu sınırlar ve günümüzün en büyük şeytanı olan Amerika’nın kendi ve yandaşlarının çıkar ve menfaatleri için İslam ülkeleri için yeni sınırlar belirlemeleri ve bu doğrultuda adımlar atmaları orta doğuyu kan gölüne dönüştürmüş ve dönüştürmeye de devam etmektedir.
Emperyalizm, bölgenin mezhepsel ve etnik yapısından faydalanarak, 200 yıl önce çizilen sınırları yeniden dizayn etmeye çalışmaktadır. Ne kadar küçük devletçikler bölerse o kadar kolay sömürü ve o kadar kolay idare etme demektir.
Bizler velayet mensupları olarak herkesten daha bilinçli ve daha duyarlı olmak zorundayız. Zira bizler Ehlibeyt (as)’ın ümmet bilinci öğretisini taşıdığımızı iddia etmekteyiz.
Bizler, güneşin tüm yeryüzü için doğacağına inanmış Velayet mensupları olarak, emperyalizmin bölgemizde oynadığı oyunları ümmet şuuru ve bilinci ile bozabiliriz.
İnsanoğlu bir bedenin azaları gibidir.
Çünkü aynı özden yaratılmıştır.
Felek bir uzva elem getirirse,
Diğer uzuvların huzuru kalmaz.
Ey başkalarının acısıyla kaygılanmayan,
Sana insan demek yakışık almaz..
Sadi Şirazi