Amerika ve işbirlikçileri tekfircilere muhtaçtır
2.06.2015
Amerika ve işbirlikçileri tekfircilere muhtaçtır
Amerika, Ortadoğu’da çıkarlarının devamını ve İsrail’in güvenliğini sağlayacak düzenlemelerini sürdürmeye devam etmektedir. Elbette ki bunları yaparken bölgedeki işbirlikçi devlet ve gruplarla yapmaktadır. En aktif işbirliğini sergileyen devletlerin başında, Suud, Katar ve Türkiye gelmektedir. “Büyük Şeytan”ın kendi hedefleri için sahada kullandığı elemanlar ise tekfirci-cihadi (!) hareketlerdir.
İslam İnkılâbı ve Direniş Cephesi karşısında mücadelenin zor olduğunu bilen Büyük Şeytan ve işbirlikçileri, tekfirci grupları sahnede daha fazla kullanma gereğini duymaya başlamıştır.
Ortadoğu’nun Büyük Şeytan’ın istediği gibi şekillenmesi İsrail’in işine geldiği gibi işbirlikçilerin de işine gelmektedir. Suud, Katar ve Türkiye yönetimi bölgedeki hedeflerini gerçekleştirme ve ayakta kalmalarının yolunu Büyük Şeytan’la işbirliğinden geçtiğini çok iyi bilmektedirler. İşbirlikçi devletler Amerika’nın artıklarıyla yetinmeyi büyük kâr olarak görmektedirler. İşbirlikçilerin hedeflerine varmak için sahada tek dayanakları savaşçı güçler, tekfirci hareketlerdir. Amerika ve ona uşaklık yapan yönetimler, tekfirci cihadi(!) hareketlere her zamankinden daha muhtaçtırlar. Bu tekfirciler olmasa, mesela, Suud gibi uşak rejimler için canının verecek asker bulunamaz.
Büyük Şeytan Amerika ve işbirlikçi devletler için canını feda edecek kimselerin olmadığını en iyi kendileri bilmektedirler. Bunun için tekfirci cihatçılara muhtaçlar. İslam ümmeti için en büyük tehlike olan bu tekfirciler de Büyük Şeytan ve işbirlikçi rejimlere muhtaçlar. Bu tekfirci hareketler ancak Büyük Şeytan ve müttefikleri sayesinde cihad cepheleri açmaktadırlar. Amerika, Katar, Türkiye ve Suud olmadan “Suriye devrimi”(!) ve cihat cephesinin açılamayacağını bu tekfirciler bilmektedirler.
Tekfirci hareketler asla Suriye’de cihat cephesi açamazlardı. Tekfircilerin nerede cihad edeceklerini asla kendileri belirleyemez. Mesela, asla bu hareketler insanlık düşmanı İsrail’e karşı cihat ilan edemezler. Suud’a karşı ya da Katar gibi Amerikan üssüne karşı cihat akıllarından bile geçemez. Çünkü Amerika’nın bunlara cevaz vermez.
Tekfirci cihat hareketleri Suriye’deki cihada izin veren ve destekleyen Büyük Şeytan’a ve işbirlikçilerine muhtaçtırlar. Büyük Şeytan sayesinde Suriye’de cihat alanları oluşturduklar için Amerika’ya gizli bir minnettarlıkları vardır. Gerçi bazen de aşikâr bir şekilde minnettarlıklarını ifade ediyorlar. Tekfirciler için tağuti sistemlerin destekleri olmadan, Allah için(!) cihat etme imkânları yoktur. Bu durumdan her taraf memnun olmaktadır. Büyük Şeytan ve uşak devletlerin planları işlerken tekfirciler de “cihat” edip “şehit” olma imkânını elde ediyorlar. Her kesimin yararına olan bir mücadele veriliyor.
Tekfirci hareketleri ele alırken farklı isimlerine bakıp ona göre ele almak ve ayrı değerlendirmek doğru değildir. Tekfircilerin hepsi aynı yola hizmet etmektedir. Nusra, IŞID ya da başka isim olmasının bu bağlamda önemi yoktur. Onların kendi iç ihtilaflarından dolayı farklılıkları yaşamaları ayrı bir meseledir.
Büyük Şeytan ve işbirlikçileri, hem bu kadar çok tekfirciye sahip olmaları hem de onları kullanma imkânları konusunda İngilizlere muhtaç olduklarını da bilmektedirler. İngilizler, tekfirci üretiminin nasıl olacağını çok iyi bildikleri için bunu Suud eliyle gerçekleştirmektedirler. Tekfirciliğin üretim merkezleri harıl harıl çalıştırılmaktadır. Ama sahada iş yapacak tekfircilerin azalması Büyük Şeytan ve uşaklarını rahatsız ettiği için, “eğit donat”ları oluşturdular.
Direniş cephesinin mücadelesi yalnızca bölge halklarının yararına değil, tüm insanlığın yararına verilen bir mücadeledir. Çünkü tekfircilik Müslümanlar için büyük musibet olduğu gibi insanlık için de büyük bir musibettir.