İnsanlığın direnişe selam durma zamanı
7.08.2015
İslam dünyası ve insanlık tekfircilikle sınanıyor. Tekfirci örgütlerin yakın zamanda işledikleri cinayetler, Müslümanları ve insanlığı büyük sıkıntılara sokan vahşet olaylarıdır. Bu büyük tehlikeye gerek çok önceden dikkat çekme ve gerekse acilen tedbir alarak gerçek bir mücadele ortaya koyma noktasında İslam devrimi ve Hizbullah gereken sorumluluğu kuşandılar. Onların, zamanında bu sorumluluk kuşanmaları olmasaydı insanlık şahit olduklarından kat kat daha fazla cinayetleri görmüş olacaktı.
Tekfirci hareketlerin birçok ülkedeki cinayetleri ve daha büyük cinayetlere istekli olmaları dünyada birçok islam ülkelerini ve dünyanın diğer ülkelerini tehlikeye karşı harekete geçmeye zorlamaktadır. İnsanlık için çok büyük bir tehlike olan tekfirci terörizm karşısında fiili olarak sorumluluk duyarak kaşı koyanlar sorumluluk sahibi Şii Müslümanlardır.
Tekfirci teröristlerin tamamına yakını Sünni dünyanın çocukları olmalarına rağmen, bu terörist tekfircilere karşı Sünni dünyadan gerek devletler düzeyinde, gerek âlim ve İslamcı yapılar düzeyinde hiçbir mücadele görülmemektedir. Bu durum Sünni dünya açısından büyük bir sorumsuzluk ve aynı zamanda çok büyük bir tehdittir. Tekfirci terör genel olarak Şii dünyayı hedef aldığı için kılını kıpırdatmayan (elbette ki istisnalar var) Sünni dünya, tekfirci terörün hedefi olduğunda da bu terör akımına karşı koymada zorlanacaktır. Tekfirci terörün fiili tehditlerine karşı fiili mücadelede Sünni dünya, bir tür savunmasız durumdadır. Sünni dünyanın tekfirci teröristlerle inanç yakınlığı işini zorlaştırdığı gibi bu teröre karşı fiili mücadeleyi verecek insan faktöründen de yoksundur.
Suudi rejımı tekfirci terörün inanç olarak ve eğitim olarak yetiştiren baş aktörüdür. Amerikancı Suudi rejimi bölgede var olmasını bu tekfirci anlayışa borçlu biliyor. Bundan dolayı onlarca yıldır tekfirciliğe her tür desteği vermiştir. Amerika ve işbirlikçileri eliyle haddinden fazla büyütülen tekfirci terör bu günlerde dünyayı tehdit eder hale gelmiştir. Bu tehditleri dünya halkları daha derinden hissetmekteler. Amerika ve işbirlikçi devletler ise bu terörü büyütüp kontrol altında tutunma sayesinde çıkarlarını korumanın hesaplarını yapmaktadırlar. Ama büyüttükleri terör beklenenden daha fazla büyüdüğü için uşaklarına ve dünya insanlığına vereceği zararlardan dolayı tekfirci terörü kontrol altına almaya yönelik çabalara yönelmektedir.
Suriye’ye karşı savaşanları destekleyen Türkiye’deki İslamcılar, tüm varlıklarıyla tekfirci terörün yanında yer aldılar. Bu İslamcıların İslami ve insani sorumlulukları gelişmediği için olayların geleceğiyle, sonuçlarıyla ilgilenecek durumda değiller. Tekfirci terörün Suriye’de ve Irakta ne kadar cinayeti işlediği ortadadır. Tekfirciler Irak ve Suriye’de tam hâkimiyet kurabilselerdi yaptıkları cinayetlerin bin katını da rahat bir şekilde ortaya koyacaklarını her aklı başındaki kimseler anlar. Peki, Türkiye’deki bu İslamcı kesim teröristlere destek verenler, Suriye’de ya da Irak’ta silahlı mücadele eden tekfirciler oraları tam anlamıyla işgal etse ve cinayetlerini daha fazla işleseydiler Türkiye İslamcıları bu cinayetler karşında hiçbir şey yapabilecek durumda değiller. Bu İslamcılar, İslam düşmanları ve tekfirciler karşısın da hiçbir varlığa sahip değiller. Bu İslamcılar, ancak düşmanlarının safında direniş cephesine karşı durduklarında bir anlamları var. Bunun dışında bölgedeki olaylarda karşılıkları yoktur.
Dünya insanlığı ve dünya Müslümanları, emperyalizmin ve tekfirci terörün zulmünden onları kurtarma noktasında kahramanca mücadele eden Hizbullah ve İslam inkılâbının kıymetini bilmeleri gerekiyor. Dünya insanlığı insanca düşünecek olsa ve İslam dünyası müslümanca düşünecek olsa direnişe selama durur. İnsanlık adına İslam adına İslam inkılâbı rehberine ve Hasan Nasrallah’a heyetler göndererek hürmet ve saygılarını sunma durumundalar. Direnişe bin selam olsun.