Yemezler beyler; BOP'çular, NATO'cular!
9.10.2015
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla ;      
 
Hamd alemlerin Rabbine, salat ve selam onun Resulüne, Ehlibeytine ve verdikleri sözde duran seçkin sahabesi ile bu zamanda, o kutlu yol ve sevdaya tam bağlı olan Hizbullahi erlere olsun. Beş yıldan beridir Çeçenler, Kafkaslar, Afganlılar kardeş ülke Suriye’yi işgal etmiş olan şii İran’a karşı, şanlı ve erdemli bir cihat sergiliyorlar. Ezelden beri Şii ve fars olan, İran ne de olsa onlara hayat hakkı tanımamış orantısız bir güç kullanmıştı. Bugünde kardeş Suriye’de orantısız gücü kullanmaya kalkışmış fakat bu sefer Çeçen, Gürcü, Kafkas, Afganlar  bir olup şanlı bir destan yazmaya devam edip, sıkıştığı bazı zamanlarda da Müslüman ramboyla beraber Suriye’yi var güçleriyle Şii İran'a karşı korumaya yemin içmişler.
 
Türkiyeli Müslümanlarda, daha doğrusu Osmanlı torunları da yıllardır Osmanlının gücünü acem ve farslara göstermenin heyecanıyla cihada destek ve cihad bayrağını devr almanın sevabıyla, Osmanlı’nın  devamı olan ülkemizi bölmeye  çalışan sosyalist, anarşist, Kürtleri de imana getirme arzusuyla cepheden cepheye koşuyorlar.
 
Suudi, Mısır, Bahreyn, Katar gibi ülkeler ise, yine Suriye’de Şii olan Lübnan Hizbullah'ı ile göğüs göğse çarpışmaya can atıyorlar. Çünkü 1948’den beri Arapların namusuna göz diken, Filistin’de taş üstünde taş bırakmayan, Gazze’yi açık cezaevine çeviren, Filistinli analar doğurmasın diye onları öldüren, kutsal mescitleri işgal eden, çocuklar büyüyüp İslam saflarına katılmasın diye kurşuna dizen, bir Şii Hizbullah Suriye’yi işgal edince nasıl cihada iştirak etmesinler.  Bu şanlı cihada iştirak etmemek, onur ve şeref sahibi Suudi, Mısır, Katar gibi ülkelere yakışacak İslami bir tavır mı?
 
Selefi, vahhabi, harici ve tekfirciler ise, yeniden dünyaya İslami hakim kılma, ve unutturulan İslami emir ve yasakları Suriye’ye hakim kılmakla başladılar. İslami kaide ve kurallarını tam anlamıyla icra etmenin telaşına girip bu zilleti kırmaya başladılar. İslam'ın şiddet boyutunu Şii Hizbullah ve kafirlere tattırmaya başladılar.
 
Namaz kılmayanın, oruç tutmayanın, çarşaf giymeyen kadınların dinlerine bakmaksızın, İslamın keskin kılıç darbeleriyle, kafalarını gövdelerinden ayırdılar. Şii, Alevi, Nusayri, yezidi ve Kürtlerin canlarını, mallarını, kanlarını ve kadın ve kızlarını kendilerine helal ettiler. Cihad nikahını yeniden ihya ettiler. Suriye’nin kadın ve kızları yeterli olmadığı varsayımıyla da Afrika ülkelerinden mücahitlere, 13-14 yaşlarında kızlar ithal ettiler. Çünkü mücahitlerin o kızlara  ihtiyaçları olduğu gibi, o ithal edilen mücahideler de sevaba nail olacaklardır. Tabi  arta kalan kadın ve kızlarda israf haram olduğu için pazarlara sunuldular ve bu ticaretten elde ettikleri geliri de, temeli atılan İslam devletine bağışladılar. Şanlı mücadeleye destek vermeyen ve İslam emirine biat etmeyenleri de diri diri yakarak, yüksek binalardan atarak, işkence ede ede öldürerek bunun gibi daha sayamadığımız binlerce İslami emir ve yasakları uygulama ve uygulatma sevabına eriştiler. İşte tüm bu İslam'a yapılan hizmetler ve zahmetler yetmezmiş gibi yeni sıkıntılar ve zorluklar baş göstermeye başladı.
 
Direniş taraftarı olan Esat ve halkı, dünyanın en temiz ve iyilik meleği, bir avuç Yahudi olan İsrail düşmanı Lübnan Hizbullah'ı, dünyaya demokrasiyi, insan haklarını, medeniyeti, eşitliği ve adaleti ikame etmeye çalışan ABD’nin azılı düşmanı İran, orta doğuyu üst kurma karakoluna çeviren ABD’yi kıskanan Rusya. İşte tüm bunlar yani; Esat ve halkı, Lübnan Hizbullah'ı, İran, Irak ve Rusya yeni sıkıntılardı. Muttaki, muvahhid, mücahit  ve İslami olan Suriye muhalefeti ve devrimcilerinin başına bela oldular. Oysa atalarımızın dediği gibi komşu komşunun külüne muhtaçtı. Şimdi Lübnan Hizbullah'ı, İran, Irak ve sonradan sahaya inen Rusya, ne Suriye’yle yakındı, ne de sınırları vardı. En yakın sınırları bile binlerce kilometre uzaklıktaydı Suriye’yle. Şimdi bunlar Suriye’yle sınır mı, komşumu, Müslüman mı? diye haklı soruları sormaya başladılar. Ama ABD ,İsrail, Suud, Çeçenistan, Kafkasya, Mısır, İngiltere ve diğer bir deyimle Suriye dostları olan ülkeler, insan hak ve hukukunu savunan bu şanlı devletler Suriye’yle elbette sınır ve iç içeler şuuruna sahip beyler;
 
Ey insan olamamışlar! BOP'çular, NATO'cular, Kardavi'ciler, ABD'ciler, sahtekarlar size ne oldu da bu düşüncelere sahip olan birer ABD ve İsrail robotuna dönüştünüz. Ahretinizi satmayı ve altından kalkamayacağınız hesabı Allah’a nasıl vereceğinizi düşündünüz mü hiç? Allah’a kul olmak  varken neden BOP’u ve NATO'yu tercih ettiniz? Allah’ın dünyada sakınmanızı istediği şeylerden neden sakınmazsınız? Bu geçici dünyayı nasıl oldu da ebedi bir yurt sandınız?
 
Beş yıldır Suriye’de tecavüzü, işgali, yıkımı, köle pazarını, vahşeti, namussuzluğu, hırsızlığı, katliamı, vahhabiliği, hariciliği, yezitliği, Siyonizm'i emperyalizmi, BOP’u ve NATO'yu göremeyip, iki günde Rusya’nın Suriye operasyonunu ABD menşeli teleskop gibi olan gözlerinizle görme şerefine nasılda nail oldunuz.
 
Bugün Rusya'nın Suriye operasyonunu eleştirenlerin samimi olmadıklarını, vakti zamanında ABD ve NATO'yu davet ettiklerini biliyor ve onların, ruhlarına okuduğumuzu bilmelerini istiyoruz. Tıpkı aziz rehbere ve İran'a olan düşmanlıklarını açığa vuramayıp, İran İmam Humeyni'nin çizgisinden uzaklaşıp, İran eski İran değildir diyenler gibi. Ama artık sizi tanıyor ve bu gibi oynanan oyunlara karnımız tok diyoruz. Yemezler beyler, BOP'çular! NATO'cular! diyebiliyoruz artık.
 
Selametle…